AKP iktidarı 15 yıldan beri yasalarla oynayarak;
“amaç için her yol mubahtır” diyerek ve “İki
ileri, bir geri” ikircikli uygulamalarıyla bir “toplumsal dönüşüm” yapmaya
çalışıyor.
İşte bu toplumsal dönüşümü sağlayacak olan “İmam-Hatip Sistemi”nin örtük tutulan asıl amacı: Daha güvenli ve uzun süreli bir gelecek
için, onların tornasından geçecek olan yeni bir nesil…
Bu amaçlarına ulaşmak için; Diyanet, Vakıflar ve
Dernekler gölgesinde bir İmam-Hatip Eğitim Sistemi kurmak ve okullardaki mevcut Eğitim Sistemi ile Laiklik
anlayışı kırıntılarının yok edilmesi de öncelikleriydi. Öyle de yaptılar:
MEB’in kendi istatistikleri ile İmam-Hatipler (yorumu size
kalmış):
Öğretim Yılı
|
Okul Sayısı
|
Öğrenci Sayısı
|
Öğret. Sayısı
|
2003/04 Toplam
|
452
|
97.489
|
7.631
|
2016/17
Toplam
|
4.175
|
1.291.386
|
72.504
|
Artış Yüzdeliği
|
% 923.67
|
% 1.324,64
|
% 950,12
|
Not: Sadece yukarıdaki
tabloda gösterilen okul ve öğrencilerle yetinmediler, anaokulundan üniversiteye
tüm okulları İmam-Hatip Sistemi”ne uyarladılar
Ve diğer
uygulamalardan birkaçı:
- MEB Bakanından bile habersiz hazırlanan 4+4+4 sistemine geçilmesi.
- Liseleri “Anadolu Lisesi” yaparak, Anadolu Liselerini sıradanlaştırma.
- İşgal edercesine en gözde okullara İmam-Hatip tabelaları asılması…
- OHAL’e sığınıp KHK ile kendileri gibi düşünmeyen eğitimcileri “öteki” ilan ettiler. Onların kazanılmış tüm haklarını yok sayarak meslekten attılar. Eşleri-çocukları-bakmakla mükellef oldukları ile birlikte açlığa/ölüme mahkûm ettiler. Ve açlık grevlerine kayıtsız kaldılar.
- Kurumlarda kalan eğitimcilerin de yoğun olarak mesleki güvenlik ve gelecek sorunları yaşamalarına neden oldular.
- Öğretim ayrıntılarını (müfredatı), bilimsel temelden uzaklaştırıp, inanç sistemi üzerine oturmaya çalışmaları devam ediyor
- …
***
Cumhuriyet gazetesi yazarlarından Mine SÖĞÜT,
“Milli ve dini eğitim seferberliği” başlıklı
yazısını: “Yeni nesle göz diken bu eğitim
sistemi... Bu ülkede adaletsizlikten bile daha tehlikeli.” diye
bitirmişti.
Bu alıntıyı, görkemli “Adalet Yürüyüşü” ve
sonrasında milyonların taçlandırdığı “9 Temmuz Maltepe Mitingi” sloganları
olan Hak-Hukuk-Adalet ile Eğitim Hakkı arasında hangisi daha
önceliklidir kıyaslaması yapma taraflısı değilim. Kuşku yok ki hepsi öncelikli
ve değerlidir.
Günümüzde pek çok kişinin “Hak-Hukuk-Adalet” konusunda
sıkıntılar çekiği, büyük bedeller ödediği gerçeği var. Bu gerçekle yüzleşmek
hak, hukuk, adalet istemek, insan olan herkesin vicdani bir görevi ve hakkıdır.
Fakat konu eğitim olunca iş değişiyor, çünkü eğitime yapılan yatırımlar
bugünden çok geleceğimizle ilgili. Eğer eğitim bu günkü anlayışla devam ederse…
Yani inanç sistemine dayalı bir eğitim düzeninde, her istek ve emre “evet”
diyerek boyun eğecek kişilerden oluşmuş bir toplum yaratılırsa… İşte o zaman gelecek nesil için “Hak-Hukuk-Adalet”
konusundaki tüm sıkıntılar; “bu
olanlar benim kaderimdir” anlayışı ile kabul görecektir.
Çünkü bu düzende yetişen öğrenciler/kişiler; soru sormaz, yorum yapmaz, verilen görevi
talimata uygun olarak harfiyen uygular. Tıpkı otomasyona geçmiş fabrika
bandındaki emekçi ve “talimatnamesi” duvara asılı bir asker gibidirler. (Peki, siz, çocuk ve torunlarınızın bu anlayışla
mı, yoksa soru soran, sorgulayan, yorum yapan, hakkını arayan, gerekirse hayır
diyebilen birileri olarak mı yetişmesini istersiniz? Nasıl bir eğitimle
yetişirlerse gelecekleri tehlikede veya güvende olur? İşte biz velilerin sorunu
bu…)
Şimdi de
herkese iki Sorum var:
- Böyle yetişen bireylerle bilimsel çalışma ve gelişmeler olur mu?
- Böyle bireylerin olduğu ülkenin yeri, çağdaş dünyanın neresinde?
İşte bu sorulara verilecek cevapların
olumsuzluğudur yazımın asıl amacı. Ben hiç kimsenin dini eğitim almasına karşı
değilim. Herkes inandığı doğrultuda din eğitimi alabilir, inanır, inanmaz bu
her bireyin hakkıdır. Fakat bunun bir devlet politikası olması ve zorunlu
kılınmasıdır korkunç olan. Eğer demokratik devletin dini olmaz diyorsak buna karşı
durmalıyız.
İktidarın “toplumsal dönüşüm” sağlamak için
yıllardır eğitim üzerinde oynadığı oyunlar, kurduğu tuzaklar bu tehlikenin
habercisidir. Sn. Mine Söğüt’ün de “adaletsizlikten bile daha tehlikeli” gördüğü durum budur işte.
Zaten, ana muhalefet ve diğer
partiler; “yanlış anlaşılırız, dindarları küstürürüz” korkusu içinde
oldukları için, topluma dayatılan “İmam-Hatip Sistemi” hakkında
“zinhar” konuşmuyor, toplumu
aydınlatmıyorlar.
Peki, STK’lar, Üniversiteler, Meslek Odaları,
Veliler neden sinmiş ve sessizler? Neden görmüyor, ya da gördükleri halde bu gidişe duyarsız kalıyorlar?
Neden geleceğimize bu denli
duyarsız kalmışız acaba?
***
Ne olacak bu memleketin hali?!…