Yıllar öncesinden tanıdığımız bir
saygın-bilge kadın vardı. İlkokul mezunu iken 40’ından sonra dışarıdan bitirme
sınavlarına gire-çıka şimdi Anadolu Üniversitesi öğrencisi olmuş biri.
Uzun bir aradan sonra merhaba demeye
gelmişti evimize. Söz döndü dolaştı günlük ve ülke sorunlarımıza geldi. Ve
anlatmaya başladı:
“… İşim rahat, ücretim iyi,
patronlar beni seviyor ben de mutlu idim. Derken ‘gezi olayları’ başladı. Yüreğim ağzımda, gözlerim yaşlı
günlerce televizyonları izledim. Bir de baktım ki her yerde Alevi çocukları,
dövülüyor, gazlanıyor, sakat bırakılıyor, gözaltına alınıyor ve öldürülüyor.
Ben Aleviyim, patronum da iktidarın önemli bir zengin adamı. Artık, çalışma
isteğim kalmadı, huzurum kaçtı uyku uyuyamaz oldum. Ve bir gün çıktım karşısına
patronun; beyefendi dedim ben işi bırakıyorum dedim. Şaşırdı, nedenini sordu.
Anlattım:
Ben Aleviyim, Taksim de ve diğer
bütün meydanlarda ölen, sakat kalan, tutuklananlar bizim çocuklarımız. Sizin
iktidarınız onları korumadığı gibi düşman ilan etti onları… Sizden ve işimden
çok memnundum fakat artık sizden aldığım parayı kendime helal kılamam
boğazımdan geçmiyor dedim.
Ve ayrıldım. Şimdi işsizim.”
İşte bu ve bunun gibilerin
destanıdır 7 Haziran seçimi.
7 Haziran seçimi pek çok bilinmezi
bilinir kıldı.
Özgüven
yitimine uğramışların özgüven kazanmalarını sağladı.
Onları
yıllarca önemsiz-öteki görenlerin özgüven yitimine uğramalarını sağladı.
(Gerçi panik içinde ve güven
yitimine uğrayanlara hala alkış tutan ötekilerden oluşmuş milyonlarımız var ama
olsun onları da bekliyoruz…)
Bunun
için 7 Haziran (1Kasım’da hangi sonuç alınırsa alınsın) bir uyanışın
başlangıcıdır.
Çünkü
‘ötekiler’ olmadan sırça köşkte rahat edemeyeceklerini anladı birileri.
Kimi, bas bas bağırarak onların
yanıldığını, kandırılıp, korkutulduğunu söyleyip, yeniden seçimle onların kendisine döneceğini
düşledi… 8 Hazirandan sonra ülkenin kana, gözyaşına boğulmasına neden oldu…
Kimi, M.E.Bozkurt'un;
"Öz Türk olmayanların Türk vatanında bir hakkı vardır, o da hizmetçi
olmak, köle olmaktır" anlayışıyla ‘ötekileri’ kendi malı sanıp biz Kızılay
değiliz, biz hayır kurumu değiliz diyerek
oyları için onları geri çağırdı…
Kimi ise, hayır dedi, sizi
tanımıyorum, siz yoksunuz dedi…
Ama
şu bir gerçektir ki, hiçbiri dillendirmese de, siz ‘ötekilerin’ varlığını,
değerini çok iyi anladılar.
Böylece:
‘Ötekiler’
olmadan kralın çıplak olduğunu,
‘Ötekilerin’ yıllarca yaptığı karşılıksız oy yardımın
son bulduğunu,
Ve
yok saydıkları ‘ötekilerin’ geçmişte oldukları gibi, bugün de var olduklarını…
An-la-dı-lar…
O halde bizlerden biri ile bitirelim
yazımızı:
K İ B İ L S İ N
B E N D E N S O N R A K İ L E R
Madem doğmuşuz bir kere
Yaşadığımız belli olsun bari
Diyedir yazdığım bunca şiir
İstedim, kalsın benden de
Bir şeyler bu dünyada
Bir kelime, bir hece
Ki bilsin benden sonrakiler
İsmail diye biri yaşamış
Ne günü günmüş, ne gecesi gece..
İsmail UYAROĞLU
Bu
yazı Radikal Blog’da:
http://blog.radikal.com.tr/politika/demek-ki-otekiler-olmadan-kral-ciplak-115588