Takvim 7 Haziran 2015’i gösteriyordu. Başarılı bir
seçim yapmıştık tüm engellemelere, barajlara rağmen. Seçim sonuçlarıyla; yeter
artık böyle tek başına, başına buyruk olmaz! Uzlaşı içinde olmalı, ayrımcılık
yapmadan birlik içinde yönetilmeli yurdumuz… Diyerek dur demiştik.
Saygı duymadı, mutsuz oldu bu sonuçtan birileri…
Ve saray, daha uzun ömürlü bir iktidar için savaşın
başlangıcı olarak ilan etti 7 Haziran'ı…
İşte bu “dur” ve durmak yok sonuna kadar “savaş”
deyişin üzerinden bir yıl geçti.
Seçim sonucunu beğenmeyen bir kişi veya bir grup çıkar
ve gelecek kaygısı yaşadı. Bu kaygılarını gidermek için devletin imkan ve gücü
desteğinde; milyonları yıkıma, felakete sürükleyen savaşın başlaması üzerinden
bir yıl geçti.
Barış ve uzlaşı için kurulan masanın devrilmesi sonunda,
ölümlerin, acıların artması ve zor günlerin başlaması üzerinden bir yıl geçti.
Ekranlarda, meydanlarda, saraylarda; “Sonuna kadar
sonuna kadar!..” Hendekler mezar olacak! …” Diye bağırıp meydan okumalara
başlamanın üzerinden bir yıl geçti.
Dışarıda dost ve komşuları kalmayan her gün yalnızlığa
itilen, içeride gün geçtikçe insanlarda huzur ve yaşama sevinci bırakmayan bir
ülke olmaya başlamanın üzerinden bir yıl geçti.
Bu istenmedik durum ve gidişten etkilendiğim için 2
Şubat 2016 günü duygularımı şöyle dillendirmişim:
Ey içe sinmiş öfke
Ey içe sinmiş kin
Biraz din.
Ey şaha kalkmış ego
Ey zirve yapmış kibir
Biraz dur.
Çarpışanlar adeta iki ergen güç, bir biri, bir diğeri
vuruyor, öldürüp yok ediyor. Aklın kontrolünden çıkmış, öfkesi kine dönüşmüş
vuruşan insanlar. Bu gençler sonunda öleceklerini bile bile niçin hendeklerin
arkasında? Diye sormadan, onları burada tutan nedenleri ortadan kaldıracak
ölümsüz çözümler arayıp bulmadan sadece savaştırmak…
Olaylar sonunda da sadece üzüntülerini bildirmek
ve verilen kayıplar için; “misliyle cevap verilecek” demeçleri…
Ölüm çetelesi tutup, adeta yaşanan acılar
yarıştırılıyor. Vuranı da vurulanı da bu ülkenin insanı, iki tarafın da
ana-baba-eşi-çocukları-kardeşleri-sevenleri… İki tarafta da niçin-neden
vuruştuklarını bilmeyen, yoksul emekçi halkın çocukları…
Oysa iki tarafın da barış içinde birlikte yaşamaktadır
gelecekleri…
***
Evet bu savaşın üzerinden bir yıl geçti, peki, ne oldu
sonunda?!..
Cumhurbaşkanı Erdoğan 17 Mart 2016 da (üç ay önce)
sanki bu soruya cevap vererek demiş ki: "Geçtiğimiz temmuz ayından
bu yana 300’ün üzerinde asker ve polisimizi şehit verdik (iki gün
önce bu sayı 544 oldu). Ama ne kazandık biliyor musunuz? Bu toprakların
vatanımız olduğunu dosta düşmana bir kez daha göstermiş olduk. Bu önemliydi. Bu
kazanç öyle bir kazançtır ki ancak Çanakkale ile Kurtuluş Savaşı ile mukayese
edebiliriz"
Çanakkale ve Kurtuluş Savaşı ayarında bir kazanç
sağlanmış bu savaşla!..
Çanakkale ve Kurtuluş Savaşları emperyalizme karşı
yapılmış, peki bu savaş?!..
-Kendi vatandaşı olan çocuk yaşta gençlerle!..
-Savaş alanları ise kent merkezleri…
(Oysa savaşlarda kural, sivilleri savaştan uzak tutup
korumak, onları yaşatmak…)
Sonuna kadar gidildi mi, daha da sürecek mi bilinmez
ama…
Bilinen şu ki;
Bu savaşta hendekler; hendeklerin arkasındakilere,
hendeklerin karşısındakilere ve de savaşta taraf olmayan, evlerinden çıkmayan,
suçsuz, günahsız, bebek, çocuk, yaşlı, kadın, erkeklerin oluşturduğu
binlerce kişiye mezar oldu. Binlerce kişi sakat ve yaralı… Ölüler teşhir
edildi, tomaların arkasına bağlanarak sürüklendi, nefret suçları işlendi (yeni
çıkarılacak yasalarla bunları yapanlar korunacak ve yok sayılacak suçları). Sur,
Cizre, Silopi, Nusaybin, Yüksekova, Silvan, İdil, Şırnak gibi savaş alanı
seçilmiş mahalle ve şehirler yakıldı, yıkıldı ve tarihi doku yok oldu. Yaşam
durdu.
Savaşın alıp götürdükleri;
Birlikte yaşama isteği, huzur, güven, sevgi, umut ve
ülkenin devasa kaynakları…
Savaşın geride bıraktıkları;
Tarihi ile birlikte enkaz olmuş onlarca mahalle-şehir,
öksüz kalmış bir coğrafya… Acı, keder, üzüntü öfke ve torunlara miras bir kin…
Elbet bir gün tarih yazacak;
Elbet bir gün bu savaş sonucu olan yıkımları, ölümleri,
acıları, harabeleri ve tüm yaşanmışlıkları…
Elbet bir gün tüm bu acıların yaşanmasında sorumlu
olduğu halde kendini sorumlu tutmayan hatta bu olanları büyük bir zafer olarak
ilan edip, gurur duyanları…
Elbet bir gün tarih yazacak tüm gerçekleri…
Elbet bir gün bitecek bu yalan, yolsuzluk, zalimlik,
hukuksuzluk üzerine kurulu düzenleri.
Ve elbet bir gün barış yerine savaş isteyenler,
öldürüp, yok etmek dışında çözüm aramayanlar lanetlenecek…
Ama yaşanmışlar, yaşanmış olacak…
Gelecek nesil de öfke ve kin mirasından payını alacak.
Yazık olacak…
Bu yazı radikalyazar.com’da: