Yapılacak
asfalt ve kaldırımın altına kanal ve kablo döşeyecek diğer kurum ve
kuruluşlarla işbirliği yapılmadan, “çevreye verdiğimiz sıkıntı için özür
dileriz” tabelası eşliğinde iş makineleri işe başlıyor, işi bitiriyor. Birkaç
ay sonra, bu kez diğer kurumlar aynı alanda kazı çalışmaları başlatıyor.
Yapılan işlerin neden olduğu ekonomik sorunlar, haksız kazançlar bir yana,
kentin trafik, gürültü ve hava kirliliğini ve insan sağlığını düşünen yok…
İşte size,
yakın çevremde ve tüm yaşayanların gözü önünde ve (benzeri yurdumuzun pek çok yöresinde
olan) geleceğin sorun kaynağı bir olay…
Kadıköy’de
E-5 Karayolunun bir yakasında Fikirtepe, diğer yakasında Acıbadem bulunuyor.
Acıbadem’de ucube yapılar yükseldi, fakat henüz tam yerleşim olmadı.
Fikirtepe’de de aynı anlayışla ucube yapılar için hızlı bir çalışma başladı,
inşaatlar başlayacak…
Peki, bu
yapılar bitip yerleşim olduğunda neler olacak?!.. Hava kirliliği ve gürültü
kirliği! Ya trafik?!...
Trafik
şimdi günün her saatinde mor koyun sürüsü gibi, gelecekte nasıl olacak hiç
düşünüldü mü? Herhalde gelecekte trafik sorununu dolmuş
helikopterlerle veya gökdelenden, gökdelene teleferik
hatları çekerek çözecekler…
Ha!.. İşin
bir de sosyal boyutu var ki, o da yürek paralayan, kentsel dönüşüm
yaftasıyla, oturanları sürgün etme projesi. Adamın evini,
bahçesini, balkonunu al ve kira ücreti kadar aidatlarla bir kuleye hapset.
Neymiş bu? Kentsel dönüşüm!.. Neymiş efendim? Modern hayat!.. Bu insanların
sorunları başlı başına bir inceleme, bir roman veya bir dizi konusu…
“Bir müteahhit kolay mı yetişiyor!”
1980’li
yıllarda çalıştığım okulun müdürü bana, yaşayıp bir türlü unutamadığı anısını
anlatmıştı. Kısaca şöyle:
Okul
yerleşkesinde bulunan binalarda oluşan yıpranmalar için, İl’den büyük onarım kararı
çıkmış. İhaleyi alan müteahhit de yaz tatilinde onarım çalışmalarına başlamış
ve bir süre sonra işi bitirdiğini bildirilerek okul müdürüne gelmiş. Ve
kendisinden, hakkediş ücretini alabilmesi için, hazırladığı raporu
imzalamasını istemiş.
Bu istek karşısında
okul müdürü de, müteahhite eksik işlerin listesini verip gerekli açıklamalarda
bulunmuş.
Müteahhit
listeyi inceleyip sonra da okul müdürü ile pazarlığa girişmiş. Fakat müdür,
eksik işlerin bitirilmesi için ısrarını sürdürmüş ve imzalamayı kabul etmemiş.
Müteahhit
işi burada çözemeyeceğini anlayınca, sinirli bir şekilde okuldan ayrılmış.
Aradan çok
zaman geçmeden İl Milli Eğitim Müdürlüğünün onarım işlerinden sorumlu müdür
yardımcısı resmi aracı ile okula gelmiş. Kısa bir girişten sonra ziyaret nedeni
olan konuyu anlatmış ve müdürden, onarımla ilgili raporu imzalamasını istemiş.
Okul
müdürü, hazırladığı eksik işler listesini kendisine göstermiş ve buyurun
eksikleri bir de siz görün demiş. Fakat onarım işlerinden sorumlu müdür
yardımcısı, bunu kabul etmez ve okul müdürüne; “Müdür bey,
müdür bey! Sen, bir müteahhit kolay mı yetişiyor
sanıyorsun?!..” demiş ve imzalaması için raporu
müdürün önüne koymuş…
(Anlaşılan
okul müdürünün direnci bu kadarmış ve çaresiz raporu imzalamış.)
İşte
müdürün unutamadığı da, bu sözler ve attığı o imza…
Anlattığında
ben de üzülmüştüm bu duruma düşürülmüş müdürüm için.
Ama zaman
geçti değerler değişti herhalde?
Şimdi dünün
müteahhitleri ne zorluklar yaşamış deyip acıyası geliyor insanın…
Çünkü:
Bu günün
müteahhitleri:“Alooo…” diyerek Büyük Şehir Belediye Başkanlarını,
imar planlarını bile etkisiz kılarak en üst makamlardan onay
alabiliyorlar…
Emin Toprak- DOSTÇA
Aynı yazı Miliyet Blog'da:
http://blog.milliyet.com.tr/ey-kentimizi-yonetenler---muteahhit-cikarini-dusunur-ya-siz-/Blog/?BlogNo=459082