Her
gün onlarca masum insan ölüyor, ülke
yangın yeri olmuş, halen bunun farkında değilmiş gibi görünüp, baskın olmak
için bağırıp-çağıran, meydan okuyan sorumsuz sorumlular var. Sadece egolarını
doyurmak, düzenlerini biraz daha ömürlü kılmak için, öfke ve kin dolu bir çaba
içindeler.
Çevrelerinde
de (kulluk anlayışı ile), “Sen ne dersen
o olur, baş üstüne…” deyip, olup-biteni
anlamadan, sorgulayıp, yorumlamadan kutsayan kör-sağır kalemler ve şakşakçı destekçileri…
Bizim
yaştakiler hem 68’li, hem de 78’li kuşaktan sayılır, o yıllarda olanları bizler
gördük, duyduk ve yaşadık. Sonraki kuşaklara da “Cumartesi Anneleri” bu yılları
anlattı, tanıttı ve duygusal olarak yaşattı.
O
yıllarda; halkı sömürüp, ezenleri teşhir eden, ezilenlerin haklarını arayan, ülke
sorunlarına duyarlı sendikacıları, gençleri, yazarları, özetle halka rehber ve önder
olabilecekleri arayıp bulup yok ediyorlardı. Aslında bu faşist kıyımın failleri
olan, faşist katillerin kim olduğu bilinirdi, ama derin güçlerce korundukları
için bunlardan hiç hesap sorulmaz ve hep karanlıkta kalırlardı.
Oysa
şimdiki failler, nefret söylemleri eşliğinde marşlar söyleye söyleye yakıp,
yıkıp öldürüyor, bazen ölüyü tomaların arkasına bağlayıp yüzlerce metre sürüklüyor,
bazen ölüyü çırılçıplak soyup teşhir ediyor, bazen de insanların yatak
odalarına girip çirkeflikler… Ve o denli özgüven sahibi ki bu sapıklar, tüm bu
yaptıklarını kayıt altına alıp sosyal medyada paylaşıp, ölü sahiplerine de
mesajla ulaştırabiliyorlar. Bunlardan da hiç hesap sorulmaz…
Koltuklarına
kurulmuş sorumlular ise pişkinlik içinde, tüm bu vahşet ve uygulamaları alkışlıyor,
bağırıp çağırarak, baskın çıkmanın yollarını arıyorlar…
Geçmiş
yıllarda “Türk-İslam Sentezi” dedikleri ve geniş bir coğrafyayı kapsayan bir oluşum
kurma düşleri vardı, olmadı. Ama birlikte yürüyüp iktidarı birlikte
kazandıklarını çıkarları uyuşmayınca, “paralel” ilan edip yarı yolda bıraktılar
ve onların mallarına el koydular. Şimdi de şiddet yanlısı güçlerle kucaklaşıp; “Dinci-milliyetçi-militarist”
bir işbirliği kurdular.
***
Peki,
kendisini kutsal sayanlar ve onlara sorgusuz sualsiz kulluk edenler, sadece
iktidar olan sağ tarafta mı, orada mı birikmişler?
Hayır!..
Keşke sadece orada olsalardı, o zaman kurtulmak daha kolay olurdu…
Kendilerini
sağ saymayan, fakat onlar gibi tekçi anlayışları savunan, ötekiler
yaratan, tarihsel yanlış ve kıyımlarla yüzleşmeyi zül sayan, kemikleşmiş başka anlayışlar da var. Bunların “milliyetçi sağ” olanlardan tek bir farkı
var o da, “milliyetçi sol (!)”
oluşları…
Bunların
da, egoları tavan yapmışları… Bunların da, küçük bir çadır altına sıkışmış, olup
bitenleri anlamadan, sorgulayıp, yorumlamadan “sen ne dersen odur” kulluk anlayışı ile hareket eden yazar-çizer şakşakçıları
var.
Dilerseniz
biraz örneklendirelim:
AKP;
12 Eylül felsefesi ile hazırlanan Anayasa’yı değiştireceğini, 12 Eylül’e yargı
yolu açacağını, Askeri vesayeti kaldıracağını, yaş kararlarını yargı denetimine
alacağını, darbe girişimlerini sivil yargıya taşınacağını, Anayasa Mahkemesi'ne
bireysel başvuru hakkı getireceğini, HSYK yapısını daha çoğulcu hale
getireceğini vb… Söyleyip bunları yapmak için yetki istemişti.
Bazı
aydınlar da; bu değişikliklerin, demokrasi için gerekli fakat yeterli
olmadığını düşündükleri için “yetmez
ama evet” dediler.
Bu
düşünce doğru-yanlış demeden, hemen linç kampanyası başlatıp hakaretlerde
bulundular ve bu kişileri “kullanışlı
aptallar” diye tanımladılar.
Şimdi biz de onlara seslenelim bakalım:
Sizler bir gün olsun, " …Saf Türk
ırkından olmayanların Türk vatanında tek bir hakları vardır: Türklere hizmetçi
olma, köle olma hakkı” diyen Mahmut Esat Bozkurt’un bu ırkçı söylemine,
Ermeni ve Dersim
Katliamlarına, köy yakmaları-köy boşaltmalarına, Jitem’in yaptıklarına, karanlıkta
kalmış cinayetlere karşı çıkamadınız.
Sizler, yukarıda
belirtilen söylem ve eylemlerde bulunanları ya kutsadınız, ya da sessiz
kaldınız ve böylece şimdiki iklimin oluşmasına katkı sağladınız.
Sizler, karşı tarafa oy
veren pek çok insanımızdan kiminin dilini, kiminin giyimini, kiminin okumamış
oluşunu, ötekileştirip, aşağılayarak, “karnını kaşıyan adam”, “kara böcek” diye
diye, onların karşı tarafta olmalarını sağladınız.
Peki, sizler şimdi, 12 Eylül faşist felsefesi olan, yasa ve uygulamaların
değişimine hayır demekle, birer kullanılışlı akıllı mı oldunuz?
- Bir gün olsun kendinize acaba bu “yetmez ama evet” çiler ne yapmış? Diye sormadınız. Eğer sormuş olsaydınız onların:
- İnsan hakları ve demokrasi için işler yapacağı sözü verenlere; yap dediklerini,
- O politikacıların da; demokrasi için verilen desteği, kendi vesayetini kurmak için kullanan ve verdikleri sözü tutmayan yalancılar olduklarını,
- ·Destek oyu veren “yetmez ama evet ”çilerin bu yalancıları teşhir etmek için gerekli açıklamalar yapıp, desteklerini sonlandırdıklarını,
- Yani onlara güvenmekle yanlış yapıp yanıldıklarını söyleyip özeleştiri yaptıklarını... Görecektiniz.
***
Erdem,
insanoğlunun en önemli özelliğidir. Erdemli insan; yapmış olduğu yanlışlarla
yüzleşip, onlardan ders çıkaran ve bir daha tekrarlamayan insandır. İş yapanlar
hata yapabilir, önemli olan yapılan hataları görüp, onlardan ders çıkarmak ve tekrarlamamaktır.
Erdemli insanlar özür dilemek anlamına gelen özeleştiri aracını kullanırlar…
Şu
anda karşı (sağ) tarafa geçmiş fakat çıkarları ve geleceği bizim (sol) tarafta olan milyonlarca insanımız var. Ülkemizde hep birlikte yaşadığımız
sıkıntı ve acıların bitmesi ancak demokratik yollarla çoğalmamızla mümkündür.
Bunun tek koşulu da bu çıkarları ve geleceği bizimle olanlarla buluşup birlik
olmaktır.
Tüm
kurumların etkisizleştirilerek hızla tek adamlık düzeninin kurulduğu bu
günlerde bile (birlik için çaba harcayıp çoğalmak yerine), her gün onlarca kişi
sözbirliği yapmışçasına kin kusarak, “yetmez ama evet”çileri konuşuyor, yazıyor.
Baylar-bayanlar gün
birlik olup, çoğalmak zamanı!..
***
İşe
son dakika haberi: “Anayasaya aykırı da
olsa” verilen destek oyları ile
“Mecliste
dokunulmazlık teklifi kabul edildi!...”
Büyük
ozanımız Âşık Mahsuni Şerif’i anıp, onun güzel bir dörtlüğü ile bitirelim:
Ateş
düşmüş döşeğine
Sen gene uyursun gene
Elini vicdan üstüne
Koy uyan etme uyan…
Sen gene uyursun gene
Elini vicdan üstüne
Koy uyan etme uyan…
Bu
yazı radikalyazar.com’da:
http://www.radikalyazar.com/gun-birlik-olup-cogalmak-zamani/
http://www.radikalyazar.com/gun-birlik-olup-cogalmak-zamani/
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder