29 Mayıs 2016 Pazar

Gün birlik olup çoğalmak zamanı!..



Her gün onlarca masum insan ölüyor,  ülke yangın yeri olmuş, halen bunun farkında değilmiş gibi görünüp, baskın olmak için bağırıp-çağıran, meydan okuyan sorumsuz sorumlular var. Sadece egolarını doyurmak, düzenlerini biraz daha ömürlü kılmak için, öfke ve kin dolu bir çaba içindeler.

Çevrelerinde de (kulluk anlayışı ile), “Sen ne dersen o olur, baş üstüne…” deyip, olup-biteni anlamadan, sorgulayıp, yorumlamadan kutsayan kör-sağır kalemler ve şakşakçı destekçileri…  

Bizim yaştakiler hem 68’li, hem de 78’li kuşaktan sayılır, o yıllarda olanları bizler gördük, duyduk ve yaşadık. Sonraki kuşaklara da “Cumartesi Anneleri” bu yılları anlattı, tanıttı ve duygusal olarak yaşattı.

O yıllarda; halkı sömürüp, ezenleri teşhir eden, ezilenlerin haklarını arayan, ülke sorunlarına duyarlı sendikacıları, gençleri, yazarları, özetle halka rehber ve önder olabilecekleri arayıp bulup yok ediyorlardı. Aslında bu faşist kıyımın failleri olan, faşist katillerin kim olduğu bilinirdi, ama derin güçlerce korundukları için bunlardan hiç hesap sorulmaz ve hep karanlıkta kalırlardı.

Oysa şimdiki failler, nefret söylemleri eşliğinde marşlar söyleye söyleye yakıp, yıkıp öldürüyor, bazen ölüyü tomaların arkasına bağlayıp yüzlerce metre sürüklüyor, bazen ölüyü çırılçıplak soyup teşhir ediyor, bazen de insanların yatak odalarına girip çirkeflikler… Ve o denli özgüven sahibi ki bu sapıklar, tüm bu yaptıklarını kayıt altına alıp sosyal medyada paylaşıp, ölü sahiplerine de mesajla ulaştırabiliyorlar. Bunlardan da hiç hesap sorulmaz…

Koltuklarına kurulmuş sorumlular ise pişkinlik içinde, tüm bu vahşet ve uygulamaları alkışlıyor, bağırıp çağırarak, baskın çıkmanın yollarını arıyorlar…

Geçmiş yıllarda “Türk-İslam Sentezi” dedikleri ve geniş bir coğrafyayı kapsayan bir oluşum kurma düşleri vardı, olmadı. Ama birlikte yürüyüp iktidarı birlikte kazandıklarını çıkarları uyuşmayınca, “paralel” ilan edip yarı yolda bıraktılar ve onların mallarına el koydular. Şimdi de şiddet yanlısı güçlerle kucaklaşıp; “Dinci-milliyetçi-militarist” bir işbirliği kurdular.

***

Peki, kendisini kutsal sayanlar ve onlara sorgusuz sualsiz kulluk edenler, sadece iktidar olan sağ tarafta mı, orada mı birikmişler?

Hayır!.. Keşke sadece orada olsalardı, o zaman kurtulmak daha kolay olurdu…
Kendilerini sağ saymayan, fakat onlar gibi tekçi anlayışları savunan, ötekiler yaratan, tarihsel yanlış ve kıyımlarla yüzleşmeyi zül sayan, kemikleşmiş başka anlayışlar da var. Bunların “milliyetçi sağ” olanlardan tek bir farkı var o da, “milliyetçi sol (!)” oluşları…

Bunların da, egoları tavan yapmışları… Bunların da, küçük bir çadır altına sıkışmış, olup bitenleri anlamadan, sorgulayıp, yorumlamadan “sen ne dersen odur”  kulluk anlayışı ile hareket eden yazar-çizer şakşakçıları var. 

Dilerseniz biraz örneklendirelim:

AKP; 12 Eylül felsefesi ile hazırlanan Anayasa’yı değiştireceğini, 12 Eylül’e yargı yolu açacağını, Askeri vesayeti kaldıracağını, yaş kararlarını yargı denetimine alacağını, darbe girişimlerini sivil yargıya taşınacağını, Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuru hakkı getireceğini, HSYK yapısını daha çoğulcu hale getireceğini vb… Söyleyip bunları yapmak için yetki istemişti.

Bazı aydınlar da; bu değişikliklerin, demokrasi için gerekli fakat yeterli olmadığını düşündükleri için “yetmez ama evet” dediler.

Bu düşünce doğru-yanlış demeden, hemen linç kampanyası başlatıp hakaretlerde bulundular ve bu kişileri kullanışlı aptallar”  diye tanımladılar.
Şimdi biz de onlara seslenelim bakalım:

Sizler bir gün olsun, " …Saf Türk ırkından olmayanların Türk vatanında tek bir hakları vardır: Türklere hizmetçi olma, köle olma hakkı” diyen Mahmut Esat Bozkurt’un bu ırkçı söylemine, Ermeni ve Dersim Katliamlarına, köy yakmaları-köy boşaltmalarına, Jitem’in yaptıklarına, karanlıkta kalmış cinayetlere karşı çıkamadınız.  

Sizler, yukarıda belirtilen söylem ve eylemlerde bulunanları ya kutsadınız, ya da sessiz kaldınız ve böylece şimdiki iklimin oluşmasına katkı sağladınız.

Sizler, karşı tarafa oy veren pek çok insanımızdan kiminin dilini, kiminin giyimini, kiminin okumamış oluşunu, ötekileştirip, aşağılayarak, “karnını kaşıyan adam”, “kara böcek” diye diye, onların karşı tarafta olmalarını sağladınız.

Peki, sizler şimdi, 12 Eylül faşist felsefesi olan, yasa ve uygulamaların değişimine hayır demekle, birer kullanılışlı akıllı mı oldunuz?


  • Bir gün olsun kendinize acaba bu “yetmez ama evet” çiler ne yapmış? Diye sormadınız. Eğer sormuş olsaydınız onların:

  • İnsan hakları ve demokrasi için işler yapacağı sözü verenlere; yap dediklerini,

  • O politikacıların da; demokrasi için verilen desteği, kendi vesayetini kurmak için kullanan ve verdikleri sözü tutmayan yalancılar olduklarını,

  • ·Destek oyu veren “yetmez ama evet ”çilerin bu yalancıları teşhir etmek için gerekli açıklamalar yapıp, desteklerini sonlandırdıklarını,

  • Yani onlara güvenmekle yanlış yapıp yanıldıklarını söyleyip özeleştiri yaptıklarını...  Görecektiniz.


***

Erdem, insanoğlunun en önemli özelliğidir. Erdemli insan; yapmış olduğu yanlışlarla yüzleşip, onlardan ders çıkaran ve bir daha tekrarlamayan insandır. İş yapanlar hata yapabilir, önemli olan yapılan hataları görüp, onlardan ders çıkarmak ve tekrarlamamaktır. Erdemli insanlar özür dilemek anlamına gelen özeleştiri aracını kullanırlar…

Şu anda karşı (sağ) tarafa geçmiş fakat çıkarları ve geleceği bizim (sol) tarafta olan milyonlarca insanımız var. Ülkemizde hep birlikte yaşadığımız sıkıntı ve acıların bitmesi ancak demokratik yollarla çoğalmamızla mümkündür. Bunun tek koşulu da bu çıkarları ve geleceği bizimle olanlarla buluşup birlik olmaktır.

Tüm kurumların etkisizleştirilerek hızla tek adamlık düzeninin kurulduğu bu günlerde bile (birlik için çaba harcayıp çoğalmak yerine), her gün onlarca kişi sözbirliği yapmışçasına kin kusarak, “yetmez ama evet”çileri konuşuyor, yazıyor.
Baylar-bayanlar gün birlik olup, çoğalmak zamanı!..

***

İşe son dakika haberi: “Anayasaya aykırı da olsa” verilen destek oyları ile
Mecliste dokunulmazlık teklifi kabul edildi!...”

Büyük ozanımız Âşık Mahsuni Şerif’i anıp, onun güzel bir dörtlüğü ile bitirelim:  

Ateş düşmüş döşeğine
Sen gene uyursun gene
Elini vicdan üstüne
Koy uyan etme uyan…


Bu yazı radikalyazar.com’da:
http://www.radikalyazar.com/gun-birlik-olup-cogalmak-zamani/



Yazarın diğer yazıları için tıklayınız

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder