İktidar, oy çıkarı hesaplarına bağladığı çözüm sürecini,
mehter marşı temposuna uygun ve mehter marşı figürleri ile yerlerde
süründürmektedir.
Çevrenizdekilere “çözüm süreci”ni sorduğunuzda tek tük karşı
çıkışı saymazsak pek fazla karşı çıkan bulamazsınız. Ancak bu desteği verenler
(genelde de beyaz yakalılar) "ama…",
"fakat…" ile başlayan uzun uzun (karşı) cümleler kurarak
anlatırlar…
Hani sizler bu sürece karşı değildiniz?!..
Peki, ne oldu, neden bu 'ama' ve 'fakat' ile başlayan öteleyici, hiç sayıcı cümleleri kuruyorsunuz?
Peki, ne oldu, neden bu 'ama' ve 'fakat' ile başlayan öteleyici, hiç sayıcı cümleleri kuruyorsunuz?
Bu cümleler ile başlayan cümleler çözümsüzlüğü sağlamaz mı?
Dediğinizde ise; çözüm sürecinde çok tavizler verildiğini
söylerler size, bu savunma mekanizması geliştiriciler...
Say bakalım arkadaş, hangi tavizler verilmiş?
Saymaya başlıyor: Kürtçe konuşmak serbest, TV-Şeş açılmış, Mem u Zin basılmış,
Alfabe ve kitaplar çıkmış, seçmeli ders olarak, ana dilini seçmeli ders olarak
seçebilme hakkı(!) (her halde bu garip hak dünya eğitim tarihinde bir ilk), …
verilmiş de verilmiş…
Peki,
arkadaş bunlar insan hakkı değil mi?
İnsanın, insan haklarına sahip olması ona verilmiş bir taviz mi oluyor?!...
İnsanın, insan haklarına sahip olması ona verilmiş bir taviz mi oluyor?!...
İşte bu kafa ve kalemlerin sıraladıkları hep bu minval üzere
devam edip gidiyor 'ama…', ' fakat…'
bahaneleri...
Oysa istenen şeyler çok yalın ve basit: eşit vatandaşlık,
demokrasi ve kısaca insan olmanın
hakları…
Bu hakları önüne %’lik barajlar koyar, tüm demokratik hakların
kullanımını güvenlikçi 'Sık ulan sık'
"Vurun ulan vurun!" anlayışlarla kullanılmaz kılarsanız.
Ettiğiniz, yemin ve yaptığınız yasaları siz çiğnerseniz…
“18 Eylül 1930’da Ödemiş’in Gölcük yaylasında ‘Benim fikrim, kanaatim şudur ki, bu
memleketin kendisi Türk’tür. Öz Türk olmayanların Türk vatanında bir hakkı
vardır, o da hizmetçi olmak, köle olmaktır’ diyen Adalet Bakanı Mahmut Esat
Bozkurt. (Benito Mussolini ve Adolf
Hitler’in söylemlerine ne kadar da benziyor?)
Nefret içeren bu faşist söylem ve felsefenin sahibi kim?
Adalet Bakanı… İşte bu kişiyi ve felsefeyi kutsamak için ve adeta insanın
gözüne sokarcasına önemli turizm merkezlerimizden olan Kuşadası’na heykelini
diker ve bu eylemi savunursanız…
Ne diyebilirim?!...
Emin Toprak- DOSTÇA
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder