Ülkelerin,
grupların, ailelerin, bireylerin kısacası her kesimin ve herkesin yaşamını
belirleyen/etkileyen gündemler vardır. Gündem, bazen günlük olaylarla
kendiliğinden, bazen de planlanarak, tasarlanarak oluşabilir. Bu günlerde
herkesi sevindiren oldukça az, fakat herkesi üzen pek çok gündemimiz var.
Belki
bizi üzen bireysel gündemlerimizi “ya sabır” deyip, biraz zamana bırakıp,
öteleyebiliriz, ama gündem toplumu ilgilendiriyorsa bunu erteleyemeyiz. Çünkü
şimdi “bize uzak” dediğimiz bir tehlike yarın bizim de kapımızda…
Eğer
tüm sevdiklerimizle birlikte aynı gemide isek ve gemi su almaya başlamışsa, o
zaman acılar yaşamaya, yok olmaya başlayacağımızı düşünmek gerek. İşte bu
nedenle; grubu, toplumu, dünyayı ilgilendiren tüm gündemler büyüktür ve
birlikte karşı duruşlar gerektirir.
Herkesi
ilgilendiren gündemler, Doğal ve Doğal olmayan diye ikiye ayrılabilir.
Her
coğrafyanın doğal bir iklimi vardır; bazen günlük güneşlik, bazen de, deprem,
yangın, fırtına, seller… Yani tekdüze değil karışık.
O
halde bir yandan doğal olaylar için önlemler alıp, en az zararla kurtulmanın
yolları aranırken, asıl hedefimiz ve savaşımız ise doğal olamayan gündeler; yoksulluk, yolsuzluk, sömürü, hırsızlık, savaş, ölümler, işkence,
tutsaklık, nefret suçları ile
olmalı.
Çözüm
bulmak, gündemi olumlu kılmak için herkes bulunduğu yerden katkı vermeli. Ama
hiç kuşku yok ki çözüm aramak konusunda asıl görev ve sorumluluk, tüm kaynak ve
güçleri ellerinde bulunduran yönetimlerdedir.
Peki,
ülkemizdeki yönetim/iktidar bu dopdolu gündemi çözmek için ne yapıyor?
“Karartmak…” deyip çok kolaycı bir cevabı vermek
istemezdim fakat gerçek bu. Bundandır ki, onlar
çok çok meşguller, ama çözüm
için değil, ikbal için, gündemi karartmak, yapay gündem oluşturmak için çok
meşguller. Bundandır ki, bazı gündemlere duyarsız kalıyorlar, eğer her şey apaçık
ve örtülemez ise o zaman da, ”yok
hükmündedir” deyip sıyrılmaya çalışıyorlar.
Peki,
bu gündemleri yaşayıp, zarar görenler ve izleyenler ne yapıyor?
Bazıları
sokaklarda; canlarını feda ederek, hapis olmayı göze alarak, su-gaz-cop-mermilere
rağmen karşı durarak, yazarak-çizerek-imza atarak, bazıları olanları onamasa da
çaresiz, bazıları da…
***
İşte
size ülkemizin bazı güncel gündemleri ve son halleri:
Kürt
Sorunu:
Elektriği kesik bir buzdolabında bekliyor.
İnsan
Hakları: Standartlara tabi olarak emir ve izne bağlı sıra
bekliyor.
Barış isteyen
akademisyenler: Barış istediler diye, söylenmedik hakaret,
yapılmadık suçlama kalmadı. Kimi işten atıldı, kimi tutuklandı, kimi evde işte
tehdit altında… Ve Baskın Oran, açtığı dava ile anlayana “hukuk dersi” verdi.
Ensar Vakfı: Kılıçdaroğlu’nun
önüne yatma sözleri algı değişikliğine gerekçe yapıldı, amaç, özne ve
yön değişti. Cansiperane kayırma ve korumaya devam.
Çocuk tecavüzleri: Karatma ve algı oluşturmalarıyla mağdur bakan,
mağdur vakıf yaratıldı, çocuklar ve aileler unutturuldu.
Dokunulmazlıkların
kaldırılması ve Kılıçdaroğlu: (Başarılı oldukları tek gündem maddesi bu olsa
gerek) “Ensar Vakfını korudunuz” demeyip, korumanın eş anlamlısı olan “önüne
yatma” deyimini kullandığı için günlerce onu, sözcük oyunları ve havuz
medyası eşliğinde yıpratmaya çalıştılar. Böylece asıl konuyu da unutturmada çok
başarılı oldular. Ve Kılıçdaroğlu (belki de, düşürüldüğü girdaptan kurtulurum
diye); halka ve partisine sormadan, “Anayasa’ya aykırı da olsa” HDP‘lilere
dokunmak için desteğini açıklayıverdi.
Ankara’da 102 kişinin öldüğü katliamın istihbaratını
bildirmeyenler: (Bu da bir
devlet sırrı olabilir hiç deşilmemeli, deşilmedi de).
Amerika Birleşik
Devletleri 2015 İnsan Hakları Raporu: Türkiye için 74 sayfanın
ayrıldığı raporda medya, yürütme, yargı ve güvenlik alanlarında yoğun ve ciddi eleştiriler
öne çıktı.
Avrupa Parlamentosu
(AP) raporu: Yoğun eleştirilerin bulunduğu bu raporu Türkiye; “bizim nezdimizde yok hükmündedir” deyip
iade edileceğini açıkladı. (ne de kolaymış(!) “yok” deyip, “iade etmek” yok
edermiş sorunları.)
İslam İşbirliği
Teşkilatı toplantısı: (Aidatlarını ödemeyenler 7 düvele ilan edildi,
yönetici olarak gereği yapılacak).
TBMM
Bşk. İsmail Kahraman’ın, laik olmayan “dindar bir anayasa” isteği:
Yeni bir haber, yeni bir istekmiş gibi gündemin en üst sırasına çıktı. Zorunlu
din dersi uygulaması AHİM kararına rağmen sürüyorsa, Diyanet İşleri
Başkanlığı, fetvaları ve Kur’an Kursları varken, “4+4+4” ve “İmam-Hatip Sistemi”
ile “dindar nesil” yetiştirme başlamamışken laiklik diye bir şey kalmış mıydı
sanki?
Şu an halkımızın, insan haklarına dayalı demokratik
laik bir anayasa talebi varken, İsmail Kahraman’ın bu isteğinin anlamı
nedir sizce?
Ama ille de yeni bir gündem istiyorsanız, işte
size yeni yapay bir gündem…
***
Yurdumuzun ölümler, yıkımlar, acılar ile dolu
daha pek çok gündemi var. Ne yazık ki çözüm bulmakla görevli olanlar, çözüm
yerine, çözümsüzlükler eklediler…
Bu iktidar ve yöneticilerine gerçekleri anlatmak için,
kentlerde, köylerde eylemler yapıldı, hapis yatıldı, acılar yaşandı, yine de
anlamadılar. Yapılan hak ihlalleri, haksızlık ve hukuksuzluklar konusunda AB,
ABD yurtdışı medya ve bilim çevrelerince çokça eleştiriler, hicvedilmeler, raporlar,
makaleler yazıldı, çizildi. Günlerce Almanya’da Erdoğan karşıtlığı gündem oldu.
Şimdi de Britanyalı bir gazeteci, ödüllü “hakaret
şiiri yarışması” düzenlemiş…
İçeride hak-hukuk-yasa gözetilmeden yapılanlar,
söylenen sözlere rağmen, dışarlarda söz konusu olan senin ülkenin Cumhurbaşkanı
ise, o makamı asıl oturanların koruması gerekirken… Hani “kanıma dokundu”
derler ya, biz vatandaşlar da öyle olduk işte…
Peki, bizler bu ruh halinde iken, bunları yaşamamıza
neden olanlar ne yapıyor?:
İşbaşında olanlar da; gördüğünüz, duyduğunuz,
okuduğunuz gibi, zülfü yâre dokunan her durumu, önce inkâr ederler,
baktılar olmuyor bu kez “yok hükmünde” veya “paralel işi” olduğunu
söyleyerek yola devam…
Tüm karalama ve algı oluşturmaların foyası kısa
zaman içinde ortaya çıkacak, onu da biliyorlar. Fakat o zaman, artık iş işten
geçmiş, istenen amaca ulaşılmış olduğunu bildikleri için bunu çok da
önemsemiyorlar. Yani kısaca günü kurtarmak için çalışıyorlar. Danışmanları da,
başka yalanlarla, başka algılar oluşturmak ve bu halk karşıtı süreci sürdürmek
için durmadan yeni yollar arıyorlar.
Ama bilinmeli ki; tüm bu gündemlere halktan yana, hukuksal
ve demokratik çözümler bulunmadıkça, bunlar külle sarılı korlar misali için
için yanacak…
Belki (belki değil mutlaka) ileride bu yaralar
sarılacak, acılar dinecek, fakat ne yazık ki yaşananlar ve yiten canlar unutulmayacak.
Ve tozlu raflardan, arşivlerden ve halıların
altından daha neler neler çıkacak...
Bu yazı radikalyazar.com’da:
http://www.radikalyazar.com/gundem-vatandasin-kanina-dokunuyor/