Çevremizde bir olaya 'olan-olmuştur' diye bakan, ya da o olayı bir tek nedene bağlayan pek çok kişi vardır. Ben onlara benzemem, yazdıklarım da onların yazdıklarına…
Dünyadaki tüm yaşanmışlıkları bir 'doku' olarak gören ve bu oluşumu: tarih-felsefe-sosyoloji-psikoloji süzgecinden geçiren, 'MR' benzeri anlayışı savunurum.
Çünkü her yaşanmışlık sosyo-kültürel bir oluşumdur ve bu oluşumun da: adalet, hukuk, demokrasi gibi pek çok değeri bulunmaktadır.
Bu değerler; taassubun dogmaları yerine, akılla mantıkla yol aldırır.
Bu değerlerle insan daha nesnel görür, düşünür, yorumlar, kararlar alır.
Ve yaşamımız bu değerlerin varlığıyla kolay, yokluğuyla da zor olur.
***
İki gün önce takvimler 28 Şubat'ı gösteriyordu.
Yakın tarihimizdeki: 28 Şubat 1997 ile 28 Şubat 2015 çok önemlidir.
Çünkü:
28 Şubat 1997 demokrasiye karşı darbedir.
28 Şubat 2015'te demokrasi ve barış için atılan imzalar 'yok' sayıldı.
18 yıl arayla yaşadığımız bu olayların faillerine; kimileri 'derin devlet', kimileri de 'militarist güç' der.
28 ŞUBAT 1997
28 Şubat 1997'de: halkın oylarıyla seçim kazanmış bir hükümet vardı.
Bu hükümetin, 'gerici' eylemleri nedeniyle tanklar sokaklara indi!
MGK demokrasiyi yok sayan bir bildiri yayımlandı!
Ve askerler MGK dışında bürokrasiyi de ele geçirdi!
Böylece militarist güç: yönetim, yasama ve yargıda egemen oldu.
Evet, bence de o hükümetin demokrasiye karşı bazı tutum, davranış ve 'gerici' eylemleri vardı.
Ve demokrasiye uymayan tüm bu aykırılıklar engellenmeliydi.
Ancak bu engelleme, militarist gücün yürütme ve yargıyı ele geçirmesiyle olmazdı/olamamalıydı!
Çünkü demokrasilerde bu tür engellemeyi ancak iki güç yapabilir:
*Birinci güç: hükümete yetki veren ve 'dur-yeter' diyebilen halktır.
*İkinci güç ise yasadışı gidişleri sorgulayarak 'cezalandıran' yargıdır.
Militarist güç, hem halkı hem de yargıyı yok sayıp etkisiz bırakarak zora dayalı bir korku iklimi yarattı.
Ne yazıktır ki, yıllar geçmiş bazı kişiler değişmiş fakat bu anlayışın saldığı korku iktidar ile muhalefetin ortaklaşa iklimi olarak değişmeden devam edegelmiştir.
Bu korku yüzünden 12 Eylül faşist darbecilerinin hazırladığı anayasaya hem iktidar hem de muhalefet 'karşıyız!' dedikleri halde değiştirecek güç ve takatten yoksun kalmışlardır.
28 ŞUBAT 2015
AKP 3 Kasım 2002'de iktidar olduğunda ülkemizde; çözülmemiş yüzyıllık Kürt Sorunu ve çokça sosyal-ekonomik sıkıntı vardı.Yüzyıllık Kürt sorununu çözmek için ortaklaşa hazırlanıp imzalanmış, halkların kardeşliğini ve barışı savunan bir belge idi.
Bu belgenin amacı; barış ve uzlaşı içinde ülkedeki çatışmalara son verip eşit vatandaşlık ve çoğulculuğu esas alan demokratik bir ülke yaratmaktı.
İşte bu 10 maddelik demokrasi belgesi, canlı yayında imzalanıp ilan edildi ve halk için bir umut oldu