4 Mayıs 2024 Cumartesi

"Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli"


"Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli" ile okulların müfredatları değiştiriliyor. Bilgilerin sıkça değiştiği bir çağdayız, tabii ki müfredatlar değişecek, değişmelidir de. Ve bu değişim, geleceğimiz için çok önemli olduğundan hepimizi ilgilendirmektedir.
 
İşte bu sorumluluğum nedeniyle, geçmiş yıllarıma bakıp hatırladım.
  
1968 Programı uygulandığı yıl ben de öğretmen olmuştum. Programı; okumuş, öğrenmiş ve derslikte de uygulamıştım. 

Bu programın; yaparak-yaşayarak ve yakında uzağa ilkeleriyle öğrenciyi özne-odak yapıp sarmalayan bir anlayışı vardı.  

Bu programın öyküsü kısaca:
*5 yıl süreyle ve 250 ilkokulda denenip, geliştirilmiş...
*Yurdun bölgesel özelliklerini dikkate alınmış...
*Hedef ve ilkleri Millî Eğitim Şûrasında belirlenmiş... 
*'Mihver Ders' kavramı ve uygulamasını başlatmıştır. 

'Mihver Ders' kavramı ve uygulamasını da kısaca anlatmak istiyorum:
Bu, yaşamın altyapısını oluşturan: Hayat Bilgisi, Sosyal Bilgiler, Fen ve Teknoloji derslerinin mihver (eksen-odak) kabul edilmesi demektir. 

Amacı ve hedefi, her öğrenci yetisi oranında; Dil, Matematik, Müzik, vb. ifade-beceri derslerini, yaşamın temel taşları yani mihveri olan derslerle ilişkilendirmek... Bu bütünsellik içinde kazanılan deneyim-bilgi sonucu yeti ve becerileri geliştirmek. Böylece; anlayan, anlatan, istekli, katılımcı, özgüvenli, öznel, önemseyen, yapıcı, paylaşan, bilime inanan, teknoloji kullanan, kendisi ve çevresiyle  barışık kimlik kazanmaktır. 

Geçmişe uzanan bu hatırlatmadan sonra, "Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli" için internet aramasında bulduklarım şunlar: 

Sistemin bir adı da: "Erdem-değer-eylem Modeli"dir. Bu sistemin; "adalet-saygı-sorumluluk" üst değerleri, ayrıca: "uyarlılık, merhamet, estetik, temizlik, sabır, tasarruf, çalışkanlık, mütevazılık, mahremiyet, vatanseverlik, yardımseverlik, dürüstlük, aile bütünlüğü, sağlıklı yaşam, sevgi, dostluk, özgürlük" gibi değerleri olduğu belirtiliyor.  

Karşılaştırmak için; "Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Kurumu" (Unesco) tarafından eğitim için belirlenen 12 evrensel değere baktım. Bu değerlerin de: "mutluluk, dürüstlük, işbirliği, özgürlük, sevgi, barış, saygı, alçakgönüllülük, sorumluluk, sadelik, hoşgörü, birlik" olarak sıralandığını gördüm. (Bilgilerinize...). 

Sonra da Anayasanın: "Demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti" ilkesine ve AİHM'in 2014 kararına uyulmaması ve okullarda 'zorunlu' olarak din dersleri okutulması ilgimi çekti. 

Okullar, anayasaya ve hukuka uymuyor! 

İşte, laiklik ilkesini çiğneyip hukuku yok sayarak okutulan dersler: 
  1. Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Dersi (4,5,6,7, 8.sınıf) 
  2. Peygamberimizin Hayatı Dersi (5,6,7, 8.sınıf) 
  3. Kur’an-ı Kerim Dersi (5,6,7 8.sınıf) 
  4. Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Dersi (9,10,11, 12. sınıf) 
  5. Peygamberimizin Hayatı Dersi (9,10,11, 12. sınıf)
  6. Kur’an-ı Kerim Dersi (9,10,11, 12. sınıf)
  7. Temel Dini Bilgiler Dersi (9. Sınıf)
Bu ders listesini görünce kendi kendime:

*Bu, din dersini mihver (eksen-odak) kabul etmek demektir!
*Bu, kendi inancını 'en doğru' kabul edip onu herkese dayatmadır!
*Oysa, inançlar kişiye özeldir, her insan da inancı da saygındır!
*Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli" Ortaçağdan esin almış bir model!
*Çünkü bu dersler ancak, Ortaçağın medreselerinde okutulabilir!"


Diye fısıldadım.

Ve şimdi herkese diyorum ki: eğer okullarda Din dersi ‘mihver’ olursa öğrenci; 
*Bilime değil, yazgıya (kadere) inanır. 
*Okuduklarını sıkça tekrar edip ezberler hafız olmaya çalışır. 
*Denizde yelkenleri fora olmuş ve pusulasız olarak bilinmeze gider. 
*Deney, araştırma, sorup-sorgulama bilmez, özgüveni olmaz biri olur. 

İnsanlık tarihinde, ne zamanki dini anlayışlar egemen oldu (MS.500-1500
yılları), o zaman bazı 'inanç' sahibi kişi ve gruplar; akıl, mantık gücü, hak ve özgürlüklerin sadece kendileri için olduğunu kabul ettiler. Ve kendilerine 'özel' bu inanç ve düşünceleri 'en doğru' diye herkese dayattılar.  

İşte o zaman haçlı ve ganimet savaşları başladı. Giyotinler çalıştı, deriler yüzüldü, köle pazarları kuruldu... İnsanlığın ortak acıları çoğaldıkça çoğaldı. 

Ve Ortaçağ bu karanlık, kirli sayfalarıyla tarihe yazıldı.

* * *

'Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli'nin baş mimarı: Yusuf Tekin'dir. 

Yusuf Tekin, 2013-2018 yıllarında MEB'in 36. ve son müsteşarı ve 2023'den beri Milli Eğitim Bakanı olan kişidir.  

Müsteşar olarak (ki, bakandan sonra en etkili kişidir); 2013'de gerici vakıf-cemaat-tarikatların denetiminde: dindar-kindar bir nesil yetiştirmek için 4+4+4 uygulamasını başlatmıştır. 

Böylece tüm okullara: 'imam hatip aşısı' vuruldu. Fakat onların istedikleri dindar-kindar nesil ile birlikte deist-ateist nesiller de çoğaldı. 

Bakan Yusuf Tekin MEB bütçesi için mecliste konuşurken vekillere parmak sallayıp: "Sizin ‘tarikat, cemaat’ dediğiniz, bizim ‘STK’ dediğimiz yapılarla 10 tane protokolümüz vardır”  demişti.

Sözlerinde haklı olduğu, Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli ile belgelendi...

22 yıllık AKP iktidarı, yorgun-yılgın olduğu için dünya yaşamındaki çok hızlı gelişim-dönüşün-değişime uyum sağlayamıyor. 

Yenik düşmemek saltanatını sürdürmek için de 'nas' diyerek sığınacak bazı kuram ve kurallar buldular. Fakat bunlar da çözüm olmadı.

Yoksulluk arttı, eğitim-öğretim sistemi altüst oldu, iç huzur bozuldu... 

Sirenler çalsa da, panik olsa da bu çaresiz kalmış iktidar durmak yok 'nas' ile yola devam diyor. 

Şimdi de; "Bir haftalık askı sürecinin ardından "Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli", Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığınca son eleştiri, görüş, öneri ve paylaşımlar doğrultusunda revize edilecek ve son şekline ulaşacak." (MIŞ!..)

Ve "Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli" ile ana okulundan-üniversiteye yeni bir eğitim sistemi başlayacakmış(!)  

'Başlayacakmış' dedim, çünkü 'maarif modeli' yeni değil, eski, çok eskiii! 

Bu, yıllardır süregelen çağdışı bir anlayışın devamıdır!

Bu köhnemiş arkaik anlayışa yeni diyenlere bir sorum var: 

Peki, bu amaçla toplanmış "Eğitim Şurası" ve alınan bir kararı var mı? 


CHP heyetinin, "Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli"ni ret ve protesto etmek için MEB önüne gitmesi çok önemlidir. 

Ancak "hepimizin geleceği" için bu eylemin partili-partisiz ayrımı olmadan her yerde kitleselleşmesi gerekir.
 
Hepimiz için hep birlikte…