30 Nisan 2016 Cumartesi

Bugün 23 NİSAN nasıl üzülmez insan?!



Nice tören, nice bayramlar gördüm ve yaşadım, ama bunlardan hiçbirisi bana köy okulumuzun önündeki harman yerinde kutladığımız 23 Nisan Bayramlarının hazzını ve coşkusunu yaşatmadı.


Bu bayramlar sadece bana değil, çokça yaşlı ve gözleri az gören babaannemin de çok hoşuna gitmiş olacak ki, “Öldüğümde beni okul çocuklarının şarkı ve türküleri ile gömünüz” demişti. Aslında dedem imam, babam hafızlık eğitimi almış, babaannem de dindar bir kadındı, ayrıca o, Türkçe bilmediği için,  şarkıların, türkülerin ve şiirlerin anlamını da bilmiyordu…


Peki neden böyle bir istekte bulunmuştu?!


Anlaşılan, babaannem büyük ozan Nazım Hikmet’i hiç duyup tanımasa da onun “Sen mutluluğun resmini çizebilir misin Abidin?”  sorusuna cevap ararcasına mutluluğu çocuklarda bulmuştu.


Yıllar geçti bu bayramlardaki coşku henüz köylerinden göçmeyen çocuklar ve aileler için devam etti, belki şimdi de… Fakat şehirlerde her okulun kendi öğrencisi-öğretmeni-velisi-mahallelisi ile birlikte yaptığı kutlamalara son verildi.

Ve bayramlar statlarda kutlanmaya başlandı.


O statlarda artık anneler, babalar, dedeler, nineler, mahalleliler yoktur, her okulu, görevli öğretmenleri eşliğinde az sayıda öğrencisi temsil ediyor, yanı başlarında da tanımadığı başka başka okulların öğrencileri ve öğretmenleri… Tribünlerde ise, çocuklara kuşbakışı bakan, tanıdık olmadıkları bir kalabalık ve ciddi ciddi kişiler (protokol) vardır.


Oysa eski bayramlarda; o harmanda, o meydanda, o sahnede, o statlarda; şiir okuyan, koro-solo olarak türkü-şarkı söyleyen, kızlı-erkekli olarak el ele tutuşup halay çeken, horon, bar ve de piyeslerde oynayan çocukların tanıdık gözler önünde aldıkları doyumsuz haz, coşku… Ve izleyicileri olan anne-baba-dede-nine- akraba ve mahallelilerine yaşadıkları…


O eski bayram ve gösterilerde çocuklar izleyenlerden; çok güzel oldu, seninle gurur duyduk gibi olumlu geribildirimler alır, kendileri de, başardım, beğenildim deyip mutlu olurlardı.


23 NİSAN’ın çocuklara ve büyüklere verdiği haz, yaşattığı coşku ve kendine güvenme duyguları… Bu güzelliklerin tümü statlarda kulakları sağır eden ses yükselticilerin gürültülü ortamına karışıp yok olmuştu artık.


***


Ama haksızlık etmeyelim, bu arada çok olumlu gelişmeler da olmuştu. Bu bayramımızı dünyaya ihraç etmiş, değişik ülkelerden çocuk grupları coşkumuza ortak olmaya gelmiş ve onlar da sevmeye başlamıştı bayramımızı. Birlikte kardeşlik duyguları coşmuş,  “Dünya Çocuk Bayramı” ilan edilecekti nerdeyse…


Bu bir sevinç konusu olmuştu, ülkemiz, çocuklarımız ve bizler için. Hatta neredeyse, yukarıda eleştirdiğimiz “statlarda kutlanan bayramları” bile hoş görüp, “büyük kentin zorluklarından…” diye kabul etmeye başlamıştık.


Sonraları kim buldu, nereden çıkardı bilinmez ama tam da bu bayram haftasını kapsayan haftaya bir rakip bulup ilan ettiler “Kutlu Doğum Haftası”  diye…

Böylece adım adım okullarımıza, çocuklarımıza, öğretmenlerimize, coşkularımıza ve insandan yana değerlerimize karşı savaş açtılar.


‘23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı, yok ettiler.


Ve bu gün 23 NİSAN nasıl üzülmez insan?!  


Yazarın diğer yazıları için tıklayınız

Bu yazı radikalyazar.com’da:
http://www.radikalyazar.com/bugun-23-nisan-nasil-uzulmez-insan/