- @AlaattinCAGIL, Twitter'de
yukarıdaki görseli, hikâyesi ile birlikte paylaşmış: "İbrahim, çadır
kurulacak yerde taşlarla oynuyordu./ Görevli: Bu nedir?/ İbrahim: Halep'teki
4 odalı bombalanan evimiz." -
***
Kültürümüzde;
eğer bir kişi tanıtılacak, övülüp erdemleri sayılacaksa, öncelikle onun
iyilikleri ve yardımseverliğine vurgu yapılır. Diğer yönlerinin anlatılması
daha sonraya kalır. Görüp, okuyup, duyduğumuz kadarıyla, iyilik yapmak ve
yardımsever olmak diğer toplumlarda da çokça önemsenen iki değerdir. O halde
bunlara insanlığın ortak değerleri de diyebiliriz.
Çocukken
söylediğiniz, ya da çocuklarınızdan dinlediğiniz, daha çok da okulöncesi
çocukların neşe ile koro olarak söylediği, hemen herkesin bildiği/sevdiği,
bir şarkı vardır. "İyilik yap, iyilik bul" diye
başlayan ve bir dörtlüğün birkaç tekrarlardan oluşmuş bir şarkı. İşte bu çok
sevilen şarkının sözleri sanki; bu gün yaşadıklarımız ile çöken dış politikamızın
öngörüsü ve gelecektekilere bir uyarısı:
“İyilik
yap, iyilik bul
Kim kazanmış kötülükten
Kötünün başına gelmedik olmaz
Kimsenin ettiği kimseye kalmaz"
Kim kazanmış kötülükten
Kötünün başına gelmedik olmaz
Kimsenin ettiği kimseye kalmaz"
Eğer
sözü, "iyilik dile, iyilik bulursun" şeklinde söylesek bile,
bu onun anlam ve gücünü hiçbir şekilde eksiltmez. Demek ki, iyilik
dilemek/istemek herkesin kolayca sahip olabileceği, hiçbir dini, ırki, coğrafi
engeli olmayan çok yüce bir insani duygu, değer ve anlayıştır.
Ondandır
ki başkalarına, iyilik yapma ve iyilik düşünme, bir erdem olarak kabul edilmiş
ve toplumsal belleklere nakşolmuştur.
***
Ölüm
korkusu:
Ölümler,
öylesine sindirmiş ve korku salmış ki etrafa. Şimdilerde herkes ölümü konuşur
oldu, evde, sokakta, okulda, medyada...
Bir
bebek, bir çocuk öldürülüyor, onun acısını bile ortak yaşayamaz olmuş, onun, kimin
çocuğu olduğu arayışına girer olmuş insanlar. Oysa kim
olduğuna bakmadan, vuranı da, azmettireni de katil ilan edip lanetlenmek gerek. İnsani değerlerimiz
zarar görmüş olacak ki; "Savaş değil barış olsun",
"Ölümler olmasın, barış olsun", "Çocuklar ölümesin maça
gelsin" çığlıkları bile (onlarda neyi çağrıştırıyorsa!) suç olmuş!...
Halden
bilmez/anlamazlar, hoyratça, acılarını yarıştıranlar, bencilce, bana yetsin
yeter diyenler, sevgisiz/acımasızca, bana dokunmasın da binyıl yaşasın diyenler
ve taraftarını arttırmak için, karşı tarafı yok ederek çoğalmayı düşünen
anlayışlar. Dikkat, dikkat insani değerleri zarar görmüş insanların çoğaldığı
bir dünya...
Bu
dünyada; birinden diğerine söz taşıyan, taşırken, "bire iki" eklemede
bulunan, "benden duymuş olma ama." deyip dost görünen, kavgalara
neden olup, kavga başlayınca köşesinde kıs kıs gülen insanlar. Bunları siz de
?çokça- görür, duyar, bilirsiniz.
Ülkemizin
karar vericilerine, "haydi yiğitlerim birkaç hafta sonrasını düşünün"
deyip gaz veren dünkü 'stratejik ortaklarımız' hani neredeler?!...
Biz
komşularımızla bozuştuk, hem onlar, hem biz çokça zarar gördük, görmeye
devam ediyoruz, peki ortaklarımız nerede? Muhtarlara sorduk onlar da
bilmiyor.
Çünkü
onlar da, gönülleri de şimdi bize çok çok uzakta. Çünkü onlar çıkarları gereği,
maç devam ederken kuralları ve ortakları değiştirdiler.
İşte
bakın yine biz bize kaldık baş başa, çünkü, biz komşuyuz komşu!...
***
Komşuda
pişti bize de düştü, bakalım payımıza düşenlere:
Olan
oldu, komşuda 470 bin insan öldü, evler yandı/yıkıldı.
Sınır
kapılarında -bu işte sizin de payınız var, açın kapınızı dercesine-; gözbebekleri
büyümüş, eşini çocuğunu ya ölü yada cephede bırakmış, yaşlı, kadın, çocuk ve
bebeklerden oluşan yüzbinlerce göçmen/mülteci/sığınmacı kuyruklarda.
Çanakkale'den
Bodrum'a kadar Ege'nin tüm kıyıları kana bulanmış, bebek, çocuk, kadın, yaşlı
yüzlerce göçmenin, mezarı olmuş.
Yetim-öksüz,
evsiz, işsiz, ekmeksiz, okulsuz, umutsuz kalıp, kampta karavana bekleyen,
sokaklarda dilenmek zorunda kalan göçmen sayısı, 2,5 milyona varmış.
Suriye,
Rusya, İran, Irak ve diğerleri "dost komşu" değiller şimdi.
Düşürülen
Rus uçağı sonrasında tüm hayaller bitti, dengeler bozuldu, dış politika çöktü,
korku sarmalında sınırlarımız.
İşte
bu kazançlarıyla(!) birlikte, dünyada "değerli yalnızlık" içinde -mutlu, mesut- yaşamaya devam...
***
İçeride
neler oldu/oluyor?
-Öfke,
kin, ölüm…
Cumhuriyet
gazetesi 12 Şubat günü manşetten Ayşe Sayın'ın Cizre haberini vermişti,
"ölüm binaları" önünde çaresizce bakan dört çocuk görseli üstüne
yazılmış, o çok kısa ve çok anlamlı başlıktı: "OPERASYON BİTTİ, KENT
DE"
Sadece
burası değil, daha burası gibi, tarihi, coğrafyası ve insanı yok edilmiş olan
kentler var. Sur, Nusaybin, İdil ve bilmem nereler.
Haydi,
"üzülsek, ağlasak da ölenler öldü geri gelmez bir daha." desek,
"gelen mala olsun" deyip avunalım(!), ama cevapsız kalan çok soru var
işte ikisi:
Peki, canlı cenaze gibi sağ kalanlardaki
o vuruklar (travmalar) nasıl yok olacak?
Peki, uykuya hazırlık için, ninni/masal
bekleyen bebe/çocuklara dinletilen, bomba, silah sesleri ve çığlıkları
onların yarattığı vurukları nasıl unutturup onları geleceğe taşıyacağız?!...
Akan
kanı durduramadılar! Yitip giden canları yaşatamadılar? Acılara son
veremediler!. Ama yok edilen kadim dünya mirası üstüne, TOKİ
"kentsel dönüşüm" yapıp Toledo yapacakmış!..
***
Zamanında
muktedirlerimize soramadık, bari hatırlatalım:
Eğer
komşumuzun sıkıntıları, sorunları varsa, biz de iyi bir komşu isek, neden
onlara yardım ve dostluk elimizi uzatıp, onlara iyilik dilemedik?
Hani
töremizde, komşu komşunun külüne muhtaçtı, hani komşu açken sen tok
olamazdın/uyuyamazdın, ne oldu nerede kaldı töremiz?
Komşun
sorunları ile boğuşup yuvası yıkıldığında -çınar ağacı devrilince herkes odun
toplar misali- bana da şunlar şunlar kalacak beklentisi ile rüyalar görmek,
sizce haklı mı, insani mi?
Daha
kendi ülkende eşitliğe dayalı vatandaşlığı, demokrasiyi, hukuku, iç barışı
sağlayamamışsın, komşuya ayar vermek senin neyine?!..
Bu
gün neden, "Kötünün başına gelmedik olmaz/Kimsenin ettiği kimseye
kalmaz." diyoruz da, niçin "İyilik yaptım, iyilik buldum"
diyemez olduk?
Neden!..
Bu
yazı Radikal Blog’da:
http://blog.radikal.com.tr/turkiye-gundemi/iyilik-yap-iyilik-bul-124989
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder