Kaç gündür bana karşı kalemim ve klavyedeki tuşlar sözleşerek bir direniş başlatmış, yazmak istemiyorlar. Ben de onların bu dirençlerine boyun eğmiş ve tutuk kalmıştım.
Şu an saat 17 oldu. 'Bu direniş bitmeli!' diye düşündüm ve hemen gönülsüz klavyenin başına geçtim. Ona okşar bakışla bakıp hafifçe dokundum. Bakıştık. O, gülümseyince bunu fırsat bildim ve direnmesi son bulsun diye:
"Sana susmak yakışmaz, gel birlikte bir şeyler yazalım."-dedim, sessizce.
Kızdı ve dik dik baktı yüzüme:
"Susan ben değilim ki, sensin, senin için, senin parmakların!"-dedi hiddetle.
Haklıydı. Ben de suçumu kabul edip:
"O halde istersen hemen başlayalım, nasılsa bugünlerde konu bolluğu da çok, en güncelinden başlayalım istersen." -dedim, o da kabul etti ve bu yazımız da böyle başladı.
Bu anlaşmamızdan iki gün öncesinde başlayarak:
Ülkemizin; ekranlarında, salonlarında, meydanlarında, mecliste her yerde, büyük çoğunluk 'Andımız' etrafında ve şaha kalkmış bir öfke ile toplanmıştı. O öfkenin sesleri çınlatmıştı her yanı. Bize, bizden başka dost olmaz, biz en üstünüz diyorlar.
Peki, neye karşılar?
-İnsanca, özgürce, eşitçe yaşamak isteyenlere...
-İnsani değerleri koruyan, insan haklarını savunan, 'Kardeş Olun Ey İnsanlar' diyen, "Yurtta Barış, Dünyada Barış" isteyen, kısacası herkesi kucaklayan barışçı And'lara karşı çıkıyorlar...
Demokrasiye, çoğulculuğa, eşitliğe karşı çıkıyor, tekçiliği savunuyorlar!
*
(Burada bir parantez açıp Eğitimpedia Platformundan alıntılanan ve dünyanın çok az ülkesinde okutulan 'Öğrenci Andı' metinlerini paylaşmak istiyorum. İşte o metinler:
- ABD
“Amerika Birleşik Devletleri’nin bayrağına ve onun temsil ettiği cumhuriyete bağlılık yemini ediyorum: Tanrının gözetiminde tek ve bölünmez bir millet, herkese özgürlük ve adalet.”
- Meksika
“Meksika’nın bayrağı, kahramanlarımızın mirası, atalarımızın ve kardeşlerimizin birliğinin simgesi. Hayatlarımızı adadığımız anavatanımızı insancıl ve cömert bir bağımsız ülke yapan özgürlük ve adalet değerlerine sadık kalmak için ant içiyoruz.“
- Filipinler
“Ben bir Filipinliyim. Filipinlerin bayrağına ve onun temsil ettiği ülkeye bağlılık andı içiyorum. Gurur, adalet ve özgürlüğün olduğu bir ulus için. Tanrı için. İnsanlar için. Doğa ve ülke için.”
- Hindistan
“Hindistan benim ülkemdir. Tüm Hintliler benim kardeşlerimdir. Ülkemi severim ve onun zengin mirasından gurur duyarım. Her zaman buna değer olmaya çalışacağım. Ebeveynlerime, öğretmenlerime ve tüm yaşlılara saygı duyup herkese hürmet edeceğim. Ülkeme ve insanlarıma bağlılık yemini ediyorum. Onların mutluluğu ve refahı benim mutluluğumdur."
- Singapur:
“Biz, Singapur vatandaşları, ırkımız, dilimiz ya da dinimiz ne olursa olsun, bir olmuş insanlar olarak adalete ve eşitliğe dayanan demokratik bir toplum yaratmak için ve aynı zamanda ulusumuzun mutluluğu, refahı ve ilerlemesi için ant içeriz.”
Görüldüğü gibi 'Öğrenci Andı' okutan her ülke, kendi ortak değerlerine vurgular yapıyor... Ama bizdeki gibi çocuklarının varlığını armağan eden hiçbir ülke yok.)
*
Bunun için de:
Önce 'Hipokrat And'ını' içselleştirmiş, aynı zamanda 'İnsan Hakları Savunucusu' bir hekim olan Ömer Faruk Gergerlioğlu'nu hedef alıp, onu etkisiz kılmak istediler...
Sonra da Gergerlioğlu anlayışındakilerin toplandığı Halkların Demokrasi Partisi HDP'yi...
Sanki, ülkemizin başka hiçbir sorunu yokmuş,
Sanki, ülkemizin hazinesi tamtakır değilmiş,
Sanki, geleceğimiz olan gençlerimiz aç işsiz, güvencesiz değilmiş,
Sanki, ülkemizde kadın cinayetleri yokmuş,
Sanki, ülkemizde iflaslar yokmuş,
Sanki, ülkemizde işkence yokmuş,
Sanki, ülkemizin yapacak bir işi, başka bir konusu kalmamış,
Sanki, ülkemiz: "Dünya Mutluluk Raporu"/"Dünya Özgürlük Raporu"/"Dünya Demokrasi Raporu" sıralamalarında en sonlarda değilmiş...
Bu gündemi değiştirmek için, ortaya çıkan tükenmişliklerini gizlemek için.
Demokrat olduğunu savunan bir parti, olanlarla yetinmemiş olacak ki, kürsüsüne bir çocuk çıkarmış! Bu çocuk da 'hazırol'da bekleyen anne-baba-dede-ninelerine öfkeli, kızgın ama çocukça bir tonda 'Andımızı' tekrar ettiriyor.
Diğerleri de susmadı, kimi tehdit edip meydan okudu, kimi beddualar...
Ama hiç bilmezler ki, demokrasi matematiğinde insan haklarının; %1'i (yüzde biri), %99'a (yüzde doksan dokuza) denktir.
Oysa hedefimiz birlikte bir demokratik barış iklimi yaratmak, o iklimde daha mutlu, özgür yaşamaya çalışmak olmalıydı.
O zaman 'güvenlikçi' bir anlayışla, yönetilmez, kaynaklarımız da top, bomba, füze, uçak gibi ölüm araçları için harcanmaz, insanlar büyük acılar yaşamazdı.
O zaman işi aşı olan herkes güzellikler içinde yaşardı.
O zaman: "Ayna ayna, söyle bana, benden daha güzeli var mı?" -diye konuşulmazdı.
Olmadı!
Ne yazık ki, ülkemizde merkezci, tekçi ve buyurgan bir yönetim egemen oldu.
Ne yazık ki, bu merkezci, tekçi ve buyurgan yönetim yüzünden insanlarımız zor günler yaşadı, yaşıyor.
Ama yetsin artık, hiç değilse torunlarımız iyi yaşasın!...
Diğer yazılarım için: tıklayınız