Tek amaçları, çökmekte olan iktidarlarını korumak!..
Tek hedefleri, iktidara göz dikmiş "ürkek muhalefet".
Asıl korkuları da, ürkek muhalefetin HDP gibi dik durması...
Bir de buruk sevinçleri var: "Muhalif olan parçaların hiçbiri tek başına iktidar olabilecek kamuoyu desteğine sahip değil!..."
Muhalefetin Çaresizliği
Ürkek muhalefet; aslında iktidarın her gün güç yitirdiği, muhalif olan hiç bir grubun da %50+1 oyu bulamadığı gerçeğini biliyor ve görüyor. Fakat diğer gruplarla demokratik uzlaşıyı sağlayacak güç birliği için gerekli ortak paydayı kuramıyor. Çünkü her grup kendince şark kurnazlığı yapıyor; "diğerlerine" kendi özlem, çıkar ve ilkelerini dayatarak onları kendilerine benzetmeye çalışıyor.
Ürkek muhalefetin ortak noktaları: HDP düşmanlığı!..
Oysa birlikte olmanın muhteşem başarısını, büyük şehir belediye seçimlerini bir bir kazanırken gördüler. Bu başarının tek mimarı da "çirkin ördek yavrusu" ilan ettikleri HDP olmuştu. Bu gerçeği de gördüler, 'mahcupça' kabul ettiler, fakat bu partiyi aralarına almayı hiç istemediler.
O günlerde HDP; "demokrasi ve barış" kazansın dedi ve bu kurnaz pragmatist anlayışlara yardım etti. Fakat onlar; 'bu partinin de bizler gibi amaç, ilke ve öncelikleri var.' diye hiç düşünmediler.
Çünkü HDP ülkede baş sorunun Kürt sorunu olduğunu ve bu sorunun ancak "demokrasi - barış" ortamında, her farklı kimliğe eşit vatandaşlık hakları tanımakla çözüme kavuşabileceğin söylüyordu. Ama ürkek muhalefet (ki, sanki içinde bir Doğu Perinçek damarı saklı); bu görüşleri bölücülük sayıp karşı çıkıyor, duymak bile istemiyor ve tıpkı AKP-MHP iktidarı gibi sadece HDP'nin oylarını istiyorlar.
Bu anlayış içindeki ürkek muhalefet, iktidarı alacak adımları atmıyor.
***
Bu iklimin etkisinde kalan dostlarımız sık sık soralar:
"Kürtlerin neyi eksik, hangi hakları yok ki?"
-Sadece bir kaçını sayalım bakalım:
Kürtlerin ana dillerinde; okur-yazar-konuşur olmaları, şarkı-türkü-masal söylemeleri, çocuğuna isim vermeleri, ölüsüne mevlit okumaları..., yasaktır. Coğrafyalarındaki, dağ, tepe, köy, kent isimleri değişmiştir. Sadece bunlar bile onların; kimliksiz, köksüz, kültürsüz bırakılmak istendiğini göstermez mi?
Özetlersek: dil, bir halkı geleceğe taşır. Hani: “Savaş barutsuz kalınca kaybedilir” ya, bir halk da dilsiz kalınca...
Kimliksiz, köksüz, kültürsüz kalmak!...
Şimdi lütfen bir an için kendinizi bu hakları olmayan bir Kürt olarak düşününüz.
Düşündünüz mü? Peki, neler hissettiniz?
Biliniz ve inanınız ki, bu insanlar 3-4 kuşaktır hep bu duygu ve hisler içinde dirençle yaşadı ve yaşıyorlar.
Onların bu istekleri birer lütuf değil ki, her biri evrensel insan hakkı, hem de ülkemizin altına imza attığı insan hakları sözleşmesi içinde satır satır sıralanan haklar...
Bu coğrafya dünya kültürüne beşik olmuş Anadolu... Bu toprakların en kadim halklarından birisidir Kürtler.
O halde, Kürtlerin insani hakları, kültürleri niçin yok sayılıyor?
Peki, vicdanlar olanlara neden sessiz?!
Bu ayrımcılık, nefret suçu, ya da ırkçılık değil mi?
HDP'nin nice lideri ve üyesi hapiste, seçimle kazandığı hemen hemen tüm belediye başkanlıkları kayyımlara devredildi. Yetinmediler, şimdi de Anayasa Mahkemesince aklanmış ve haksızlık yapıldı diye mağdurlarına tazminatı ödenmiş olan bir davayı yeniden gündem yaptılar kitlesel gözaltılar(!) yapmaya başladılar.
Haa, bir de Demirtaş'ın o meşhur kahvaltıda buluşma teklifi vardı. Bu insani diyalog çağrısı bile ilkel kan davası anımsatmasıyla karşılık buldu. Ne kadar yoz ve çirkin!...
Ey muhalefet partileri! Hani siz hak-hukuk-adalet diyordunuz neredesiniz?
Artık gerçeklerle yüzleşiniz! Seçimlerde "istemem yan cebime koy" şark kurnazlığını da bırakın, bu kurnazlık sürgit devam edemez, etmemeli...
Sağduyu, HDP ile demokrasi ve barış ortak paydasında buluşmanızı ister.
***
Zaten iktidar işini bırakmış, elindeki yargı, yürütme, güvenlik, eğitim, medya ve algı mühendisliği desteği ile muhalif insanları ve onların temsilcisi olan parçalı muhalefete yükleniyor. Onları bir arada tutmamak için farklılıklarını "düşmanlık" haline getirmeye, parçaları uzlaşmaz kılmaya çalışıyor. Ve onları; haksız, hukuksuz, adaletsiz, güvensiz, güvencesiz, eğitimsiz ve çaresiz bırakmayı başarıyor.
İktidardakiler, muhalefeti dağınık ve uzlaşmazlık içinde gördükleri an, ellerini ovuşturup gülüyor, sonra da bu durumu fırsata çeviriyorlar.
Eyy, parçalı muhalefet ve destek verenler!
Yıllardır; EGO, kibir ve baskıdan çok çektik. Eğer çektiklerimizin bitmesini, bize çektirenlerin de demokratik yollarla gitmesini istiyorsak, şimdi farklılıkları zenginliğe dönüştüren adımları atmanın tam zamanı...
Biz farklılıklarımızı kabul edip ve birbirimize saygı duydukça çoğalır ve "insanlık" ailesinde yer alırız. O halde bu barışçı birlikteliğe kim engel olmak isterse onların; EGO'ları, ırkçı, dar grupçu anlayış ve eylemlerine de karşı durmalıyız. Ancak o zaman ortak vatanda demokrasi ve barış içinde mutlu, huzurlu bir yaşam olabilir.
Diğer yazılarım için: tıklayınız
Emine,yüreğine, kalemine sağlık
YanıtlaSilEminciğim eline ve diline sağlık. Tespitlerinin düşüncelerinin büyük bir çoğunluğuna katılıyorum. Ama teslim etmelisin ki hiç bir parti sütten çıkmış ak kaşık değil. Buna HDP de dahil dersem bunca yıllık hukukumuza güvenerek bana incinmeyeceğini umarım. HDP nin de kendine "Niye bana ürkek yaklaşıyor ?" sorusunu kendisine sorması gerekmez mi? Yazında bahsettiğin ve kürtlerden esirgendiğini söylediğin her durum bir lütuf değil haktır. Bunun için de HDP nin etnik bir parti görünümünden Türkiye partisi olma yoluna girmesi gerekmiyor mu? Demokrasi ve barış söylemlerle birlikte eylemlerdeki inandırıcılıklarda karşılığını bulur. Sırtında şiddet örgütü kamburu atılmadan aranılan bir ittifak ortağı olması da zor gibime geliyor. En kritik soru da "Bu durum kimin işine yarıyor?" bence. Kimin işine yarıyorsa kurgulayan ve sürdürülmesini isteyen de o olmalı. Güzel ve zevkle okuduğum yazılarını merakla bekliyorum....Selamlar.
YanıtlaSil