Kısa zaman içinde pek çok acılar ve ölümlere neden olan, failleri bilinse
de açıklanmayan çokça olay yaşadık. İşte
o olaylardan sadece birkaçı: Roboski’de
çoğu çocuk yaşta 34 kişinin savaş uçaklarınca bombalanarak öldürülmesi,
Ceylanpınar’da iki polisin öldürülmesi, Hrant
Dink’in öldürülmesi ve Rus uçağının düşürülmesi gibi…
Havuz medyası ve yandaşları karanlıkta bırakılan bu olayların dosyalarını
hatırlayıp, sayfaları aralanmaya başladılar ve faillerin “Fetöcüler” olduğunu
yüksek sesle söylemeye başladılar. Bu durum size ilginç geldiği için de içinizden bir sesin: “Şimdiye kadar neredeydiniz neden gizlediniz
bunları?!..” Dediğini duyarsınız ve hemen peşi sıra da, “Ama olsun, bizim isteğimiz gerçek katillerin bulunup hak ettikleri
cezaları almaları ve yaşanan acıların bir daha yaşanmamasıdır. Kim bilir belki bu
arada, sevgili barış elçimiz Tahir Elçi’nin
katillerini de açıklayıverirler.” Der avutursunuz kendinizi…
***
Belki hatırlarsınız 2009 yılında Meclisin renkli kişisi Kamer Genç önemli bir öngörüde
bulunarak özet olarak "Fethullah
Gülen bu ülkeye tehdit oluşturuyor" demişti. Ve “Muhterem Hocaefendi”’ye
laf söyletmek istemeyen AKP'liler protesto etmiş, kürsüye yürümüş ve zor zapt
edilmişlerdi. Konuşma şöyle idi: “AKP’li
milletvekilleri Amerika’ya gidip Fettullah Gülen’i ziyaret ediyorlar kimdir bu
arkadaşımız ne yapmak istiyor, sermayesi nereden geliyor. Türkiye’deki rejimde
rolü nedir, bunları bir araştıralım, niye çekiniyorsunuz, yarın bunun zararını
siz çekeceksiniz bana bir şey olmaz, benim düşüncelerim belli..” https://twitter.com/KimNeDediTV/status/764943809490915328
Sonra…
“Gel gel artık özletme …” diye
çağrıda bulunanlar, şiirlerle, nutuklarla, methiyeler yapan; başbakan, bakan ve
parti temsilcileri çoğaldı, adeta baskın çıkma yarışına girişmişlerdi. Unutmadınız
değil mi?
Ama sevgi ve yol arkadaşlığı bitti, ortaklık çöktü, 17/25 Aralık 2013 e
kadarmış...
Meğer tüm bu çağrılar, yalvarmalar yalancıktanmış.
Meğer “Koru beni, koruyayım seni…”
imiş bu işbirliğinin tutkalı.
Meğer para kutucuklarını, havuzları, rant paylaşımını, o güzel günlerini ve
nefese almalarını bile tapelerle, videolarla kayıt altına almışlar.
Meğer azgın ırmakta sırtlarına almış oldukları “Onlar” birer akrep, birer
hainmiş.
…
Ortaya saçıldı tüm iğrençlikler, yolsuzluklar… Bu sevginin, “Tamamen duygusal mı, yoksa tamamen çıkarsal
mı?” olduğu ayan beyan…
Ve en sonunda çıkarları için kendi başlarına bela ettikleri bu lanet
oluşumu, ülkenin başına da bela edip 15 Temmuz’u yaşattılar.
(NOT: Kamer Genç’in tüm dedikleri gerçekleşti; 15 Temmuz sonrasında TV ve
gazetelerde açıklamada bulunan itirafçılar Fethullah
Gülen’in kim olduğunu, ne yapmak istediğini açıklarken, Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı da ona ait 62 bin 317 taşınmazdan
4 bin 548’i, devlet envanterine geçirildiğini açıkladı. Ayrıca bazı abiler, avukat
ve komutanların inanılmaz emlak ve malvarlıkları ortaya çıktı.)
***
15 Temmuz kanlı darbe girişiminde etkili olan pek çok subay aleyhinde, geçmiş
yıllarda askeri şûralarca kararlar alındığı, ancak iktidarın muhalefet şerhi
koyarak bu kararları etkisiz kıldığı, böylece haklarında karar verilenleri “alınları secdeye değdiği için” kayırdıkları
sıkça söylenir oldu bu günlerde. (Bu konuya ne itiraz ettiler ne de açıklama yaptılar,
sustular.) Ayrıca bu kişilerden pek
çoğunun tank, toma ve bombalarla; Sur, Cizre, Nusaybin, Silopi, Yüksekova,
Silvan, Lice, Şırnak… gibi merkezlerde pek çok sivili insanımızın, tarihi doku
ile birlikte yok edilmesinde görev almış, nefret suçu işleyen, katliam ve
yıkımlara imza atmış üst düzey komutanlar ve amirlerin olduğu da ortaya çıkmış
durumda…
Anlaşılan yaşananlardan yine ders çıkarmadı iktidar, işte son iki gün
içinde yaşananlar:
·
- 26 Temmuz’da Mecliste oybirliğiyle alınan karar uyarınca kurulan “Darbe Girişimi Araştırma Komisyonu’na MHP, HDP, CHP üye verdikleri halde, AKP henüz bu komisyona üye vermedi.
- 22 Temmuz 2015’te Suruç katliamından kısa süre sonra Ceylanpınar’da Feyyaz Yumuşak ve Okan Uçar isimli 2 polis şüpheli bir biçimde hunharca öldürülmüştü. Bu olay pek çok kişi tarafından “müzakereleri sona erdiren olay” olarak kabul edilmiş ve sonrasında da ülkemiz bir savaş alanına dönmüştü. Bu bakımdan oldukça önemli bir dava… Dava avukatı ve politikacıların verdiği bilgiler ve basında çıkan haberlere göre bu olayda; “Büyük bir kumpas” olduğu söylenmektedir. İşte bu konunun araştırılıp gün yüzüne çıkması için HDP araştırma önergesi vermişti. Bu öneri, HDP ve CHP’nin olumlu oylarına karşın, AKP ve MHP oylarıyla reddedildi ve böylece gündeme alınması engellendi.
İsterseniz sadece bu iki örnek üzerinde düşünelim, konuşalım ve
tartışalım.
Sonunda, ama, fakat ile başlayıp niyet okuyuculuğu ve suçlamalarla
devam eden ve saatler süren tartışmalar yaşandığını göreceksiniz.
Neden “aynı olaya” bakışımız
bile ayrıştı, uyuşmaz olduk?