16 Nisan referandumu sonunda ancak YSK desteği ile
ayakta kalabilen iktidar; yasama-yürütme-yargının özgün yapılarını bozdu ve
kurumların etik kurallarını yok etmeye başladı. İşte, resmi adı "Cumhurbaşkanlığı
Hükümet Sistemi" CHS veya halk deyişiyle; "Tek adam sistemi" böyle kuruldu.
Bu sistem, tüm medyayı tek sesli kılıp, tekeline
almaya çalışırken, biat etmeyip işini yapan medyayı da; kapatarak, korkutarak
ve çalışanlarını tutuklayarak sindirmeye başladı.
16 yıldır iktidarı elinde bulunduran bu baskıcı sistem;
halkın demokrasi isteklerine cevap veremediği, ülkeyi dış dünyada yalnız bıraktığı
ve işaretleri ortaya çıkmaya başlayan ekonomik kaosa engel olamadığı için artık
ülkeyi yönetemez bir duruma gelmişti. Bunun için sürekli olarak "gerçeklere gün doğacak karanlıklar
aydınlanacak" korusu içindeydiler. Bu korku da onları, daha seçime bir buçuk yıl
varken, bir gece ansızın erken/baskın seçim kararı almak
zorunda bıraktı.
Ana muhalefet partisi CHP yıllardan beri, Baykal’ın başlattığı ve onun
ardılı olan Kılıçdaroğlu’nun da
sürdürdüğü bir anlayışla yönetiliyordu. Bu anlayış; özgün politikalar üretmek
yerine, iktidarın belirlediği gündemin peşi sıra gidiyor, iktidar olma isteği
yerine, sadece muhalefette kalmakla yetiniyor, ülkenin bir gerçeği olan "Kürt sorunu"na duyarsız davranıyorlardı. Bu durum da CHP'nin sadece ülkenin gelişmiş kıyı kentlerinde varlık göstermesi sonucunu doğurmuştu.
Ancak, Muharrem
İnce Cumhurbaşkanı adayı olunca, artık
yorgun iktidarın gündemini belirlemeye başlamıştı (3600, ikramiyeler, OHAL’ın
kalkması vbg.). Sloganı olan: 3B (Barışmak-Büyümek-Bölüşmek)
ile de, artık ülkenin her tarafında karşılık bulmaya, meydanları doldurmaya
başlamıştı.
Aslında hakkını vermek gerekirse, bu sonucun mimarları
Erdoğan ve Bahçeli… Çünkü AKP ve Erdoğan 5 Haziran seçimleri sonunda, halktan
aldıkları desteği kaybetmeye başladıklarını, tek adam düzenini sürdüremeyeceklerini anlamışlardı. Bu tükenişi ancak
MHP ortaklığı ile durdurabileceklerini düşündükleri için de “Kızıl Elma”
dürtüleri ve türküleri eşliğinde ırkçı-dinci bir yola girdiler…
Ve HDP barajı aşamasın, MHP ise sıfır barajsız olarak meclise
girsin diye, tuzak yasal(?) değişiklikler yaparak “Cumhur İttifakı”nı kurdular.
Fakat onların bu tuzağı, hiç öngörmedikleri bir şekilde 4 parçalı muhalefetin
(HDP’yi dışlayarak bile olsa) “Millet İttifakı”nda birleşmesini sağladı.
Yani onların başkaları için kurmuş oldukları tuzak, dönüp, dolaşıp kendilerini yakalamıştı.
***
Irkçı, dinci ve otoriter tüm iktidarlar, toplumu bölüp,
parçalara ayırarak yönetmenin daha kolay olduğunu ve kendilerine daha uzun bir gelecek
(beka) sağladığına inanırlar. Bu anlayışla hareket ettikleri için toplumda var olan pek çok ortak paydayı yok ederek sadece iki zıt kutup oluşturdular. Böylece toplum içinde kimlikleri ve
inançları farklı olanlar arasında selamlaşmalar azaldı ve birbirlerine
yabancılaşmalar başladı.
Kuşkusuz her birey özgünlükleriyle birlikte değerli ve
saygındır. Fakat bireyler özgünlükleri ile birlikte kabul görüp birleşmedikçe hep
cılız kalırlar. Toplumu kuşkularla, korkularla (kara propaganda) ayrıştırıp “öteki”
ilan ederek yalnız ve çaresiz kılmak istiyorlar.
Türk, Kürt, Alevi, Sünni, Ermeni, Rum, Ezidi, Laz,
Çerkez, Gürcü, Roman (Hangi etnik kökenden, anadilden, dinden, mezhepten,
inançtan, cinsiyetten veya cinsel yönelimden olursa olsun) herkes el ele
vermeli…
Bizi bölüp parçalayan “kimlik ve inanç çatışması”
son bulmalı, hepimizi kapsayan “insan” kimliğinde buluşmalıyız.
Bunun için Muharrem İnce’nin "Barışmak-Büyümek-Bölüşmek" sloganı bu günlerde çok
değerlidir.
Barışmak; eski tanışların yeniden selamlaşmasını ve içeride huzuru sağlayacak... Bu birliktelik de ülkede hem imkânları, hem de bölüşüm paylarını çoğaltacak... Savaş ekonomisi, barış bolluğuna dönüşecek. Böylece toplumda çoğulculuğun çok önemli ve değerli olduğu hakkında bir
farkındalık yaratılmış olacak…
Haydi!... İşçi-köylü-emekçi halkımız... İnanan, demokrat, sosyalist aydınlarımız; İnsanca bir düzen için, barış için, demokrasi için sandık başına
gidelim ve ülkemizdeki bu korku iklimine son verelim.
İşte o zaman, kimlik çatışmasından çıkar umanların korkulu rüyası oluruz.
İşte o zaman, “1+1, 2’den daha büyüktür" diyebiliriz...