20 Ocak 2017 Cuma

"Öğretmenler Kurulu" ve PISA sonuçları (2)

Başarı ve Başarısızlık:

Eğitimdeki başarı ve başarısızlıklar, zincirleme nedenlerin bazen birkaçı, bazen de birçoğunca oluşturulan kolektif sonuçlardır. O halde başarı ve başarısızlıklar tek nedene bağlı olarak açıklanamayacağı gibi tek kişiye de mal edilmemelidir. 

Kazanılan tüm başarılar (haklı olarak), hem kişi, hem grup, hem de toplum için sevinç kaynaklarıdır. Yönetimde bulunanlar da  bu sevince ortak olmak ister ve başarıda emeği olan tüm paydaşları toplatır, onlar için övgüler bazen de ödüllerin verildiği törenler düzenletirler.

Fakat eğer bir başarısızlık varsa, bunda katkısı olabilecek pek çok paydaş ve yönetici ortaya çıkmaz. Tıpkı ateşten gömlek misali kimse bunu sahiplenmek istemez. Fatura sadece karne sahibi olan kişiye/çocuğa çıkar, üzüntüsü de ailesine…

Tıpkı PISA Sonuçların da olduğu gibi; öğrencilerimiz başarısız oldu, Türkiye’miz de üzüntü içinde…

Sevinmek ve üzülmek insan yaşamında var olan pek çok doğal duygu arasındadır.

Eğer yaşadığımız bu duyguları paylaşmaz, sadece kendimize özgü kılarsak, sevinmemize ya da üzülmemize neden olurlar. Eğer paylaşımda bulunmazsak, sadece o sevinç ve üzüntü ile yetinerek, bu anıyı zamanın unutturmasına terk etmiş oluruz. Bu kendiliğine bırakma, çağdaş olmayan kaderci bir anlayıştır.

Çağdaş ve gerekli olan, bu duygularımızı paylaşmak ve sonrasında da bize yön verecek olan eylemlere dönüştürmektir. Bu da ancak aşağıdaki sorulara cevap aranarak sağlanabilir:
  • Biz ne ve neler yaptık ki, bu sonuçla karşılaştık? (Bu soruya cevap ararken, izlemiş olduğumuz yol, yöntem, kaynak, yeterlilik ve eksiklerimizi sorgular/bulur ve kendimizle yüzleşiriz.) 
  • Eğer sonuç olumlu ise; onu, nasıl daha da geliştirip kalıcı kılabiliriz?
  • Eğer sonuç olumsuz ise; böylesini bir daha yaşamamak için ne yapmalı ve nasıl yapmalıyız?"  (Bu sorularla da, daha iyi sonuçlara ulaşarak geleceği kurgularız.)

Eğitim sürecimizde bir başarısızlık varsa (ki, 2015 PISA sonuçlarına göre orta yerde...), bu sonucu bir daha yaşamamak için, acil olarak çözüm aramaya başlanmalı. Hiç kimse, kimseye havale etmeden, suçlu aramadan, herkes bulunduğu yerdeki görev, sorumluluk ve yetkileriyle; bu sonucun oluşmasında etkili olan kendisi veya kendisi dışındaki yetersizliklerin nasıl giderilebileceği konularına yoğunlaşmalı, çözüm için katkı sağlamalıdır.

Karşımızda bulunan 2015 PİSA sonuçlarındaki başarısızlık:

1.    Ülke geneli içinde:  Sosyo-kültürel / Ekonomik / Çevresel… 

2.   Eğitim felsefesi, amaç-hedef, dayanak içinde: Öğretilenler Listesi (müfredat programı) / Yasa, tüzük, yönetmelikler / Yöntem, teknik ve araçlar…

3.   Eğitim sürecinin paydaşları içinde: Bakanlık bürokrasisi / Yöneticiler / Denetleyiciler / Öğretmenler / Veliler / Öğrenciler… 

Bu üç temel alan araştırılarak, incelenmeli. Ve sonra da, yakından uzağa yöntemiyle, soruna odaklı olarak; sınıf, okul, ev, mahalle, kent ve ülke çapında başarısızlığı doğuran nedenler belirlenmeli, başarılı olan dünya uygulamaları incelenerek bizimkilerle kıyaslanmalıdır. 

Ortaya çıkan gerçekler ışığında (en küçük birimden başlayarak) herkesin samimi olarak; yanlış, eksik ve yanılgılarıyla yüzleşmesi gerekmektedir. Bu inceleme-araştırma, yüzleşme-özeleştiriler sonunda da çözüm için; özgün projeler ve etkinlikler üretilmeli, denenmeli, tartışılmalı ve uygulanmalıdır.

İşte o zaman, pek çok nedene, pek çok kişiye bağlı olan başarısızlık ve yetersizlikleri, sadece öğrenciye fatura etme kolaycılığından kurtulmuş oluruz.

İşte o zaman, geleceğe doğru daha güvenle yol alırız…

***

Gördüğünüz gibi bu günlerde, büyük bir telaş ve acele ile Öğretilenler Listesi (müfredat programı) değiştirilmesi çalışması başlatıldı.
Değişiklikler içinden sadece bir örnek verelim:
İnançlarına uymadığı için Biyoloji dersinden “Hayatın Başlangıcı ve Evrim” ünitesini çıkararak “Evrim Teorisi”ni yok etmeye çalışıyorlar. Oysa biyoloji biliminin temeli olan bu teori, onların yok olsun demesiyle yok olmaz ki... Çünkü Dünya yine de dönüyor…”

Fakat okullarımızda “Evrim Teorisi” olmadan Fen ve Biyoloji dersi vermenin tuhaflığı sonunda; gençlerimizin 2015 PISA sınavlarıyla kanıtlanan fen okuryazarı olamamalarına devamlılık kazandırılır…

Birkaç yıl sonra da bu tuhaflık nedeniyle karşılaşacağımız olası başarısızlıklar için, ekranlara çıkıp; “Bizi kandırdılar,yanlış yaptık, halkımız bizi af etsin…” diyecekler.

Çok yazık…




NOT: Önceki yazımın devamı olan bu yazı, tesadüfen birinci yarıyılın bittiği ve öğrencilerimizin karnelerini aldığı güne denk geldi. Bu günü anlatmak için yazmasam da isteyen okurum yazıyı yorumlarıyla "karne günü"ne de uyarlayabilir.  

Yazarın diğer yazıları için tıklayınız

13 Ocak 2017 Cuma

"Öğretmenler Kurulu" ve PISA sonuçları (1)

Yurdumuzda öğretmenlere hakları olan değeri veren, onları bürokrasi karşısında savunan, koruyan ve bu mesleğe saygı duyanların başında, kısacık ömrüne (34 yaşını bitirdiği gün vefat etmiştir) pek çok başarı sığdıran Milli Eğitim  Bakanımız  Mustafa Necati gelir. O'nu, ölümünün 87. yıl dönümünde 6 Ocak günü Kartal Hasan Ali Yücel Kültür Merkezinde andık. O, kendisinden sonra yurdumuza  ışık saçan Köy Enstitülerinin kurucuları olan; Hasan Ali Yücel ve İsmail Hakkı Tonguç’u da bulup çıkaran kişidir.  

Köy Enstitülerinden eğitim gören ve geleceğin öğretmenleri olacak gençler; geceleri derslerini işler, gündüzleri derslik, işlik, yatakhane, yönetim ve diğer binalarını yaparlarmış. Ayrıca öğretmen adayı olan bu gençler tören alanlarında; okul müdürlerini, öğretmenlerini ve eğitim yöntem-tekniklerini eleştirir, sorgular daha iyi bir geleceği oluşturmaya çalışırlarmış. İşte böylesi bir güzel eğitim geçmişimiz var...

***
Ben Yavuz Selim İlköğretmen Okulu mezunuyum,  hemen hemen her yıl okul mezunlarımız buluşur, çok güzel birkaç gün yaşarız. Öğretmenlerimizden Burhaneddin YILMAZ  ( daha sonraları Kültür ve Turizm Bakanlığında Müsteşar Yardımcısı ve Genel Müdürlük görevlerini de yapmıştı) da, bu buluşmaların devamlılarındandır. 2014 yılı buluşmamızda bizlere bir anısını ( isteğim üzerine bana yazılı olarak göndermişti) anlatmıştı. Bu anı; 1960 yılında bir okul sorununun (Valilik ve Bakanlıktan habersiz),  “Okul Yönetimi”  "Öğretmenler Kurulu” işbirliği ile nasıl çözüldüğünün belgesiydi. Öğretmenimin özgün anlatımı ile İşte o belge:

"... Erzurum Yavuz Selim Öğretmen Okulu Bingöl-Karlıova’dan yatılı öğrenci alıyordu. 1960 yılında Karlıova’dan öğrenci alamıyoruz. Niçin?  … Okul Müdürü Fikret Öztürk öğretmenler kurulunda bu konuyu açtı. (İmtihan evrakı Karlıova’ ya gönderilmemiş veya ulaşmamış olabilir.) Ne yapalım, bu mağduriyeti nasıl giderelim dedi. Kurulda görüşüldü soru hazırlansın dendi. Sorular bir komisyon tarafından hazırlandı, zarfa kondu ve mühürlendi. Zamanın ve imtihan gününe de zaman kalmaması nedeniyle bu soruları içimizden bir öğretmenin Karlıova’ya götürüp müracaat eden çocukları imtihan etmesi ve imtihan sonuçlarını getirmesi gerekiyordu.  Okul müdürü öğretmenleri topladı. Bu zarfı kim götürüp imtihan kâğıtları ve tutanağı getirecek diye sordu. Herkes birbirinin suratına baktı kimse ben götürürüm demedi. Durum böyle olunca, Müdür Bey ben gideceğim, imtihanı yapacağım dedim… O zamanlar Erzurum’dan Karlıova’ya gitmek hem zor hem de imkansız gibi bir şeydi. Hemen Erzurum’a gittim, araştırdım …’Vabis İsmail’  isminde birisi haftada bir gün Karlıova’ya tuz götürüyormuş. Onu lokantada içerken buldum. Birlikte iki kadeh içtik sonra ‘yarın gideceğim seni de götürürüm’ dedi… Saat 10’da yola çıktık akşamüzeri Çat’a (Oluklu) vardık, otel falan yoktu, kahve sandalyesi üzerinde uyukladım, oturdum. ’Vabis İsmail’  kumar oynadı, Oluklu ’da çektiğim sıkıntıyı anlatamayacağım, sabahleyin daracık ve uçurum olan yoldan bin bir güçlükle giderek, ikindi zamanı Karlıova’ya vardık.  Kaymakamı ve İlköğretim Müdürünü gördüm, otel olmadığı için müdürün evinde kaldım. Köylere hemen haber gönderdik… 6 (altı) öğrenci geldi. Okul müdürü ve ilkokul öğretmeninden imtihan komisyonu kurdum… Altı öğrenciden üçünün yatılı okula girebilecek hususu tutanakla belirtilerek, imtihan evraklarını ve soruları mühürlü zarfa koyarak Karlıova’dan ayrıldım... İsmini hatırlamadığım o üç öğrenciyi okulda mülakata tabi tuttuk kazandılar! 6 yıl okuyarak öğretmen oldular..."  
 ***

PISA sınavları sonunda ortaya çıkan ve pek konuşulmayan bir konuya, bir sonuca dikkatinizi çekmek istiyorum. Bu sınavda Türkiye'miz, okul kaynaklarını dağıtmada ve sorumluluk paylaşımında; okul yöneticileri ile yerel yöneticilere sorumluluk vermediği için SONUNCULUK kazanmıştır!...  (Lütfen öğretmenimin anlattıklarını hatırlayınız).

PISA sonuçları hakkında günlerce yazılar yazıldı, TV ekranlarında tartışmalar yapıldı ve daha da devam ediyor, etmeli de...  Fakat bu tartışmalarda, “suçlu” aramak yerine; 

“Biz ne ve neler yaptık ki, bu sonuçlarla karşılaştık?"
"Bu sonuçlarla bir daha karşılaşmamak için neler yapmalı ve nasıl yapmalıyız?"  

Gibi sorularla eğitim sürecimiz tartışılmalı ve herkes payına düşenler üzerinden çözüm arayışına girmelidir. Yok eğer acil önlemler alınmazsa o zaman acaba; okuduğunu anlamayan, anlatamayan, özgün olmayan, bağımlı, kopyacı, ezberci, düşünemeyen, soru soramayan, yorum yapamayan, fen ve matematik okuryazarı olamayan nesillerle, toplumsal geleceğimizi mutsuzluklar ve karanlıklar içinde bırakmış olmaz mıyız?... 

(Şimdi bir parantez açalım ve yurdumuzu PISA’nın üzüntü verici sonuçlarından kurtaracak en önemli güçlerden biri olan öğretmenlerimize bakalım. Sendikaları anket yaparak, öğretmenlere  kendilerini ve mesleklerini nasıl gördüklerini, neler hissettiklerini sormuş ve işte sadece 4 sonuçta öğretmenlerin; 
  • %66’sı öğretmenler odasında kendisini özgürce ifade edemediğini…
  • % 92.2’si toplumda öğretmenlik mesleğinin saygın bir konumda olmadığını... 
  • % 91.6’sı eğitim çalışanlarının iş güvencelerinin tehdit altında olduğunu...
  • % 82.7’si Mesleki sorunların psikolojik durumlarını olumsuz etkilediğini...
Belirlemişlerdir.)

Şimdi sadece bu sonuçlarla bile yola çıktığımızda, öğretmenlerimizin yaşamakta oldukları sosyal-ekonomik-psikolojik sorunlar altında ne denli ezildiklerini görebiliriz. Ve sadece bu duygu, düşünce ve algıların eğitim sürecinde ne çok olumsuzluklara neden olabileceklerinin korkunçluğunu da...

İsterseniz anket sonucu olan bu dört veriyi,  PISA sonuçları birlikte ele alıp düşünelim. Ne dersiniz?

Acaba;
  • Kendisini özgürce ifade edemediğini düşünen,
  • Mesleğinin saygın konumda olmadığını düşünen,
  • İş güvencesinin tehdit altında olduğunu düşünen,
  • Psikolojik durumunun bozuk olduğunu düşünen...
Öğretmenler bu durumda kaldıkları sürece ...





Yazarın diğer yazıları için tıklayınız