Biyoloji etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Biyoloji etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

26 Mart 2021 Cuma

'Mutlu Olma' Arayışı

Mutlu yaşama isteği her canlı gibi insanların da ihtiyacı ve amacıdır. O halde toplumsal ve bireysel yaşam sürecimizi, 'mutlu' olmak için verdiğimiz uğraş ve arayışlarımız belirler.

Toplumu oluşturan her insanın, biyolojik, kimyasal, psikolojik ve toplumsal temeli olan sekiz duygu taşıdığı, bunların ise: Mutluluk, Üzüntü, Korku, Şaşkınlık, Öfke, İlgi, İğrenme, Utanç olduğu söylenir.

Hiçbir duygu sürekli olarak devam etmez, ihtiyaçla başlar, doyumla sönümlenir ve yeniden başlar. 

Eğer yaşadığımız bir duyguyu tahlil edersek, onun, sadece kendisi olmadığını, onun kendi içinde benzeri ve zıttı olan duyguları da taşıdığını, besleyip büyüttüğünü görürüz. Bu birliktelik içinde her duygu önce kendi içinde filizlenir dal budak salar ve diğer duygularla birlikte insanın yaşamına yön verir.  

İşte bu sonlanmayan yaşamın diyalektiğidir.

'Diyalektik', kısaca: 'neden-sonuç' ilişkisidir. Eğer tanımı biraz daha genişletirsek: Diyalektik; zaman-mekân aralığında belli koşulların, karşıtlarını (zıtlarınıharekete geçirmesiyle oluşan ve sürekli yinelenen (durağan olmayan) bir değişim-dönüşüm sürecidir. 

Bu, mutlu olma isteğinin başlattığı yaşam sürecinde bir yol alıştır. Bu yol alışta yolcuları; dikenler, çiçekler, değişik tat ve kokular bekler. Tabii ki, 'mutlu olmak' isteği, diğer tüm istek ve duyuların önüne geçerek bir lokomotif olur. İnsanlar bu yolculuk sırasında diğer duygularla karşılaşır tanışırlar. İşte o zaman tadarlar tüm acı-tatlı yaşanmışlıkları. 

Tüm insanların ortak amacı mutlu olmak olsa da mutlu olmak amacıyla yola çıkanların; izledikleri yollar, kullandıkları yöntemler ve anlayışları farklı farklıdır. 

Kimileri, çaba ve becerilerini birleştirip birlikte çareler ararken... 

Kimileri, kendilerini yetersiz, güçsüz ve çaresiz görüp kendilerini mutlu edecek bir güç, sığınacak bir güçlü arayışında bulunur. Ona yalvarır, ondan diler-ister, ondan beklerler. 

Bu anlayışların birincisini 'dünyevi', ikincisini ise kaderci 'öte dünyacı' olarak adlandırabiliriz.

İşte bu anlayışlardır, toplumlardaki mutluluk-mutsuzluk, acı-sevinçleri besleyen büyüten. 

İşte bu anlayışlar sonucu ortaya çıkmıştır, dünyadaki inanç sistemleri ve devletler. 

İşte bu anlayış farklılıklarını ustaca kullananlar; algıya, yalana, çıkara, sömürüye dayalı despot düzenlerini böylelikle kurarlar.  

İşte bu anlayışlarla doğal çevre zarar görür, canlılar yok olur, savaşlar çıkar, kan ve gözyaşlarıyla döner dünyanın çarkı.  

*** 

Canlıların oluşumuyla başlar biyoloji bilimi. Demek oluyor ki, yaşamla yaşıttır biyoloji bilimi. 

Bu en yaşlı bilimin, yani biyolojinin felsefesi ise evrimdir. Evrimle oluşur dünyadaki tüm değişim, gelişim, dönüşüm, başkalaşımlar.

Ünlü bir biyolog olan Theodosius Dobzhansky, 1973'te yazığı makalede: "Evrimin ışığı olmaksızın, biyolojide hiçbir şeyin anlamı yoktur." -deyip, anlatmak ister evrimin önemini. 

Bilime anlam kazandıran evrim konusu, dünya üzerinde sadece Suudi Arabistan’da eğitim müfredatında yer almıyordu. Fakat ülkesinde farklı inançlar olduğu halde okullarında din derslerini zorunlu olarak okutan, bununla da yetinmeyip din dersini seçmeli derslerle destekleyen Türkiye, Suudi Arabistan’ı yalnız bırakmadı. 

Milli Eğitim Bakanlığı 18 Temmuz 2017'de Fen Bilgisi müfredatında yer almakta olan 'evrim' konusunu: "Öğrencilerin düzeyinin üzerinde olduğu..." -gerekçesiyle müfredattan çıkardı. Bu gerekçe samimi olmayan bir karartmaydı. Asıl gerekçe ve amaçları, 'Evrim Teorisi'nin yerine bilimsel olmayan inanca dayalı 'Yaratılış Teorisi'ni getirmekti, zaten uygulamalarıyla da bunu gerçekleştirdiler.   

Böylece evrim konusu kapsam dışında bırakılarak; özgür düşünen, araştıran ve sorgulayan bireylerin yetiştirilmesini istemiyoruz demek istediler. Toplum da bunu istiyor olacak ki, böylesi bilimdışı uygulamaya tepkisiz kaldı!

Gelin görün ki, dünya döndü, Covit-19 pandemisi dünyayı sarmaya, sarsmaya devam etmeye başlayınca, her gün hatırlar olduk evrim konusunu. 

En önce İngiltere Sağlık Bakanı, Coronavirüsün mutasyona uğradığını söyledi, sonra da bu sözler bizde ve tüm dünyada yankı buldu. 

Peki, ama mutasyon ne demek? 

Varyant ne anlama gelir? 

Mutasyon ve varyant kelimeleri değişim anlamına gelmektedir.

Bir canlının genomu içindeki DNA ya da RNA diziliminde meydana gelen kalıcı değişmelerdir. 

Kısacası mutasyon bir organizmanın evrim geçirerek değişmesidir. 

Eğer mutlu olmak ve bilime-fenne uygun bir yaşam sürmek istiyorsak:

Ülke yönetimimiz ve eğitim sistemimizin bilimsel değişim sürecine uyması gerekir. 


Diğer yazılarım için: tıklayınız


20 Ocak 2017 Cuma

"Öğretmenler Kurulu" ve PISA sonuçları (2)

Başarı ve Başarısızlık:

Eğitimdeki başarı ve başarısızlıklar, zincirleme nedenlerin bazen birkaçı, bazen de birçoğunca oluşturulan kolektif sonuçlardır. O halde başarı ve başarısızlıklar tek nedene bağlı olarak açıklanamayacağı gibi tek kişiye de mal edilmemelidir. 

Kazanılan tüm başarılar (haklı olarak), hem kişi, hem grup, hem de toplum için sevinç kaynaklarıdır. Yönetimde bulunanlar da  bu sevince ortak olmak ister ve başarıda emeği olan tüm paydaşları toplatır, onlar için övgüler bazen de ödüllerin verildiği törenler düzenletirler.

Fakat eğer bir başarısızlık varsa, bunda katkısı olabilecek pek çok paydaş ve yönetici ortaya çıkmaz. Tıpkı ateşten gömlek misali kimse bunu sahiplenmek istemez. Fatura sadece karne sahibi olan kişiye/çocuğa çıkar, üzüntüsü de ailesine…

Tıpkı PISA Sonuçların da olduğu gibi; öğrencilerimiz başarısız oldu, Türkiye’miz de üzüntü içinde…

Sevinmek ve üzülmek insan yaşamında var olan pek çok doğal duygu arasındadır.

Eğer yaşadığımız bu duyguları paylaşmaz, sadece kendimize özgü kılarsak, sevinmemize ya da üzülmemize neden olurlar. Eğer paylaşımda bulunmazsak, sadece o sevinç ve üzüntü ile yetinerek, bu anıyı zamanın unutturmasına terk etmiş oluruz. Bu kendiliğine bırakma, çağdaş olmayan kaderci bir anlayıştır.

Çağdaş ve gerekli olan, bu duygularımızı paylaşmak ve sonrasında da bize yön verecek olan eylemlere dönüştürmektir. Bu da ancak aşağıdaki sorulara cevap aranarak sağlanabilir:
  • Biz ne ve neler yaptık ki, bu sonuçla karşılaştık? (Bu soruya cevap ararken, izlemiş olduğumuz yol, yöntem, kaynak, yeterlilik ve eksiklerimizi sorgular/bulur ve kendimizle yüzleşiriz.) 
  • Eğer sonuç olumlu ise; onu, nasıl daha da geliştirip kalıcı kılabiliriz?
  • Eğer sonuç olumsuz ise; böylesini bir daha yaşamamak için ne yapmalı ve nasıl yapmalıyız?"  (Bu sorularla da, daha iyi sonuçlara ulaşarak geleceği kurgularız.)

Eğitim sürecimizde bir başarısızlık varsa (ki, 2015 PISA sonuçlarına göre orta yerde...), bu sonucu bir daha yaşamamak için, acil olarak çözüm aramaya başlanmalı. Hiç kimse, kimseye havale etmeden, suçlu aramadan, herkes bulunduğu yerdeki görev, sorumluluk ve yetkileriyle; bu sonucun oluşmasında etkili olan kendisi veya kendisi dışındaki yetersizliklerin nasıl giderilebileceği konularına yoğunlaşmalı, çözüm için katkı sağlamalıdır.

Karşımızda bulunan 2015 PİSA sonuçlarındaki başarısızlık:

1.    Ülke geneli içinde:  Sosyo-kültürel / Ekonomik / Çevresel… 

2.   Eğitim felsefesi, amaç-hedef, dayanak içinde: Öğretilenler Listesi (müfredat programı) / Yasa, tüzük, yönetmelikler / Yöntem, teknik ve araçlar…

3.   Eğitim sürecinin paydaşları içinde: Bakanlık bürokrasisi / Yöneticiler / Denetleyiciler / Öğretmenler / Veliler / Öğrenciler… 

Bu üç temel alan araştırılarak, incelenmeli. Ve sonra da, yakından uzağa yöntemiyle, soruna odaklı olarak; sınıf, okul, ev, mahalle, kent ve ülke çapında başarısızlığı doğuran nedenler belirlenmeli, başarılı olan dünya uygulamaları incelenerek bizimkilerle kıyaslanmalıdır. 

Ortaya çıkan gerçekler ışığında (en küçük birimden başlayarak) herkesin samimi olarak; yanlış, eksik ve yanılgılarıyla yüzleşmesi gerekmektedir. Bu inceleme-araştırma, yüzleşme-özeleştiriler sonunda da çözüm için; özgün projeler ve etkinlikler üretilmeli, denenmeli, tartışılmalı ve uygulanmalıdır.

İşte o zaman, pek çok nedene, pek çok kişiye bağlı olan başarısızlık ve yetersizlikleri, sadece öğrenciye fatura etme kolaycılığından kurtulmuş oluruz.

İşte o zaman, geleceğe doğru daha güvenle yol alırız…

***

Gördüğünüz gibi bu günlerde, büyük bir telaş ve acele ile Öğretilenler Listesi (müfredat programı) değiştirilmesi çalışması başlatıldı.
Değişiklikler içinden sadece bir örnek verelim:
İnançlarına uymadığı için Biyoloji dersinden “Hayatın Başlangıcı ve Evrim” ünitesini çıkararak “Evrim Teorisi”ni yok etmeye çalışıyorlar. Oysa biyoloji biliminin temeli olan bu teori, onların yok olsun demesiyle yok olmaz ki... Çünkü Dünya yine de dönüyor…”

Fakat okullarımızda “Evrim Teorisi” olmadan Fen ve Biyoloji dersi vermenin tuhaflığı sonunda; gençlerimizin 2015 PISA sınavlarıyla kanıtlanan fen okuryazarı olamamalarına devamlılık kazandırılır…

Birkaç yıl sonra da bu tuhaflık nedeniyle karşılaşacağımız olası başarısızlıklar için, ekranlara çıkıp; “Bizi kandırdılar,yanlış yaptık, halkımız bizi af etsin…” diyecekler.

Çok yazık…




NOT: Önceki yazımın devamı olan bu yazı, tesadüfen birinci yarıyılın bittiği ve öğrencilerimizin karnelerini aldığı güne denk geldi. Bu günü anlatmak için yazmasam da isteyen okurum yazıyı yorumlarıyla "karne günü"ne de uyarlayabilir.  

Yazarın diğer yazıları için tıklayınız