Epimetheus etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Epimetheus etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

21 Aralık 2018 Cuma

Geleceği Düşünmek


Bugün size anımsatmak istediğim, Yunan mitolojisinden iki anlatı. Sanırım çok bilinen bu anlatıları siz de okumuş ya da duymuşsunuzdur. Anlatılar kısaca şöyle:

Tanrıların insanlardan sakladıkları ateşi, insan sever bir tanrı olan Prometheus çalar ve kullanmaları için insanlara armağan eder. Bu olayı duyan Tanrılar tanrısı Zeus, çok kızar, öfkelenir ve zincirlerle dağ başındaki sarp kayalara bağlatır Prometheus’u.

Prometheus ölümsüz bir tanrı olduğu için; onun her gün kartallar tarafından parçalanan göğsü ve yenilen ciğerleri, geceleri iyileşip, yenileniyormuş. Böylece her yeni günle birlikte yeniden başlıyormuş, bitmek bilmez işkenceler…

(Aslında bu konunun değişik kaynaklarda farklı anlatımları olsa da, sonuçta hepsinin ortak noktası: ateşi insanlara vermenin suç olduğu, bu suçu işleyene de verilen cezanın da çok ağır bir şekilde ödetildiği...)

İşte yine o çağlardan başka bir anlatının özeti:

Tanrılar tanrısı Zeus’un buyruğu üzerine, usta bir tanrı tarafından toprak ve sudan ilk kadın yaratılır. Pandora adı verilen bu güzeller güzelini; her tanrı kendi özelliklerinden birer parça vererek donatır. Zeus ise ona, hiç açmaması koşuluyla bir kutu hediye eder.

Aradan yıllar geçer kadınlı-erkekli insanlar çoğalır... Zeus'un isteği üzerine biraz "safça" bir tanrı olan Epimetheus (Prometheus'un kardeşi) ile Pandora evlenirler. Epimetheus, eşine ait olan o gizemli kutuda neler olduğunu çok merek eder ve bir gün açıverir "Pandora'nın kutusu"nu... 

Meğer bu kutuda insanlığın başına bela olacak olan; hastalık, keder, yalan, bencillik, düşmanlık, yolsuzluk, baskı, savaş gibi tüm kötülükler ve insanlarına yararına olabilecek sadece umut varmış. 

Kutuda bulunan tüm kötülükler; huyları gereği orada da zeytinyağı gibi en üstte çıktıkları için, kapak açılır açılmaz hemen dışarı çıkmışlar. Bir salgın olup tüm doğayı ve insanlığı kuşatmışlar.

Yapılan yanlış anlaşılır ve kutu hemen kapatılırsa da artık iş işten geçmiştir. Çünkü kutunun en altında olduğu için dışarıya çıkama fırsatı bulamayan bir tek tutsak umut kalmıştır. Böylece insanlar için her zaman iyilik ve güzellik dileyen umut derinlerde tutsak kalmıştır. Halen de bu tutsaklık devam ediyor. 

İşte o zamandan beri, ne zaman hileli, karanlık, kötü iş ve durumlar ortaya çıkar, canları yanarsa insanların bu mit hatırlanır. Ve "Pandora'nın kutusu açıldı" denir.

Ama nedense, bu tür kutular açıldığında ortaya çıkan tüm kötülükler ve pis kokular çok çabuk unutuluyor. O kötüler ve kötülükler ise, hiç durmadan gizli ve sinsi tuzaklarını kurmaya devam ederler. Buldukları ilk fırsatta da kuruverirler eski düzenlerini... 

Umut ise yine derinlerde hapis, başka bahara kalmıştır onun özlemleri... 

***

"Bu anlatılar ve bakış açısı sıkıcı olmaya başladı!..."

"Olan olmuş işte, bu da dünyanın sonu değil ki!"

"Yani olanları bir yazgı kabul edip, çaresizce oturup ağlayalım mı?" 

… Benzer şekilde seslenen ve soru soranlar, evet, siz çok haklısınız. Artık kötülükler yazgımız olmamalı, umutlarımız da tutsak kalmamalı…  

Peki, sadece umut yerine kötülüklerin hapis kalmasını istemek de, sizce bir umut değil midir?

O halde bizlere, umudu kurtaracak kötülükleri yok edecek çabalar gerek!...

Hiç kuşku yoktur ki, çabalar başlayınca çareler de bulunur. Çabalardır her derdin, her yaranın çaresi…

Yeter ki, kötülüklerin hedefinde olan büyük çoğunluk, el ele omuz omuza verip birlik olsun. Bakın görün o zaman, kötülerin kötülükleri de son bulur, gasp edilmiş tüm haklar geri alınır, yaralar sarılır, tutsak kalmış umutlar yaşama dal budak salar, özgürleşir insanlık.  

İşte ancak o zaman herkes, sağlık, neşe, doğruluk, eşitlik, şeffaflık, demokrasi ve barış içinde yaşar, iyilikleri, güzellikleri paylaşır. 

Hayat bir yüz metre koşusu değil ki, uzunca bir maraton. Senin maratonun bitse bile, ardıllarınki devam eder. Onun için bu yaşam maratonunda asıl amaç; mutlu, huzurlu, barış içinde yaşamak ve güzellikleri ardıllara bırakmak olmalı. 

İşte ancak o zaman doğa daha bitek, canlılar daha huzurlu, insanlar; daha erdemli, özgürce düşünen, paylaşan ve katkı sunan olacak... 

İşte ancak o zaman yaşamı engelleyen, zehirleyen, etrafa kin, nefret, yalan, düşmanlık salanların ve savaşların sonu olur. 

İşte o zaman zafer kazanır insanlık-özgürlük savaşçısı Prometheus...




Yazarın diğer yazıları için tıklayınız