Bugün, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü.
Bugün 13 ülkede bayram, her ülkede de; sevgi-saygı dolu sözler ve şiirli, şarkılı, türkülü etkinliklerle anılıp
kutlamalar yapılıyor. Ama ben böyle bir günde coşku dolu bir yazı yazamadığım için çok
üzgünüm.
Çünkü dünyanın pek çok yerinde emperyalist, militarist ve işbirlikçilerinin çıkar savaşlarında; çocuklar,
gençler, yaşlılar, kadınlar ölüyor, taciz, tecavüz, baskı, şiddet görüyor
Çünkü erkek egemen ayrımcılık
yüzünden, emekçi kadınlar; evde, işte, yolda her
yerde baskı-şiddet-sömürü sarmalı içinde ve güvencesiz (yurdumuzda 2017 yılında 409 kadın cinayeti işlenmiş) durumda.
Dünyada olduğu gibi bizde de
kadınlar, Rize’de Artvin’de, Balıkesir’de Eskişehir’de, Soma’da,
Diyarbakır’da... Ve 675 haftadır Taksim'de olan Cumartesi
Anneleri...
Kadınların
istekleri, acıları, öfkeleri bir çığlık olmuş sokaklarda:
- Kimi yavrusunu, işini, yok edilmek istenen
deresini, dağını, ovasını, madenini ve peşkeş çekilen ekmek teknesi fabrikasını
korumak...
- Kimi gasp edilmiş insan haklarını almak...
- Kimi madenlerde kaybettiği eşini, çocuğunu, kardeşini anmak...
- Kimi haksız çıkar savaşlarına dur demek...
- Kimi alıp götürüldükten sonra bir daha hiç haber alınamayan eşini,
çocuğunu, kardeşini sormak, aramak için...
Hak arayan bu kadınlara karşı çıkan,
onlara engel olanlar ise yabancı değil, kendi çocukları, eşleri, kardeşleri…
Bunlar aldıkları 'emir' gereği analara, kardeşlere, kadınlara durmadan; “yasak” deyip, cop sallıyor, gaz
sıkıyor, hakaret ediyor, gözaltına alıp gözdağı veriyorlar. (Bu da
başka bir acı). Sorumlular ise perde arkasında,
karanlıkta…
***
Etrafınıza baktığınızda, toprak-su-hava-ateşin
yaşanır kıldığı bir dünya görürsünüz. Düşününce de, dünyadaki tüm
canlıların anne-baba-çocuk üçlüsünden başka bir şey
olmadığını ve bu üçlüyü var edenin ise anneler olduğunu anlarsınız.
Her kadın kendisini güçlü kılan bir “annelik
duygusu” taşır. Bu duygu ile kadın; hakkı yeneni, tacize
uğrayanı, işkence göreni, öldürüleni yavrusu gibi görür, onları korur ve
acılarına ortak olur.
Bunun için toplumlar her zaman, kadınların
koruyucu sevgisine ve zalimlere dur diyecek öfkesine ihtiyaç
duyarlar.
Bir kadına verilebilecek en büyük ceza, yavrularını güvencesiz, geleceksiz bırakmaktır. Savaşlar insanları güvencesiz, geleceksiz
bırakır, barış ise herkese sömürüsüz ve özgür bir yaşamı sağlar. Bunun
için kadınlar, barışa dost, savaşa düşmandırlar.
Kadınlar bebelere kol-kanat olur, onları ninnilerle
uyutur, büyütürler. Büyüyen o bebeler de:
Eğer, annelere karşı durup güç kullanabiliyorsa...
Eğer, kadınları kendilerine eşdeğer görmüyorsa...
Eğer, yargıçlar insan haklarına ve hukuka saygılı
olmuyorsa...
Eğer, doktorlar yaşam hakkına sahip çıkamıyorsa...
Eğer, üniversiteler susmuş konuşamıyorsa...
Eğer, barış istemek, savaş iklimi ile
sindirilmişse...
Eğer yaşamı, ölüm çevrelemiş ve tutsak
almışsa...
Eğer, tüm bunları sağlayan iktidar ayakta
durabiliyorsa...
Burada yanlışlıklar, haksızlıklar var demektir.
Burada kadınlara çok iş düşüyor demektir.
Kadınların katkıları olmadan erkek
egemen dünya yok olamaz.
Ve kadın desteği olmayan bir demokrasi
kurulamaz.
O halde görevimiz; demokrasi, barış ve insan haklar için mücadele veren kadınların saflarında kadın-erkek el ele tutuşmak olmalı...
***
Bütün
kadınlar saygın ve emekçidir.
Baskıya,
şiddete, sömürüye, ayrımcılığa hayır!..
YAŞASIN
8 MART.
DÜNYA
EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜ KUTLU OLSUN.