Bunlar çıkarları için, dünyanın her ülkesindeki
işbirlikçilerini piyon gibi kullanarak; halklar arasında ırk-dil-inanç
kavgaları çıkarıyor, psikolojik, yıkıcı, kanlı şiddet uygulayarak karşı
tarafa öfke-kin-nefret tohumları ekip, düşmanlıklar yaratıyor...
Böylece bu haksız savaşta; hamaset dolu faşist söylem
ve eylemlerle, “vatan-millet-inanç” değerlerini kullanarak halkı düşman kamplara bölüyor…
Böylece insanlar; ürkek, yılgın, sindirilmiş, korkak,
özgüvensiz, uydu ve kaderci oluyor…
Böylece her birey; kendi vicdanın sesine duyarsız, adalet
duyguları körelmiş, sadece “ben” diyerek, “diğer-öteki” kabul
edilenleri “düşman” görüyor…
Böylece; kimileri güvende olmadıkları için trajik şekilde göçmen (kurtulursa yaşayabilmek için) olup yurdundan kaçıyor, "olan-bitene" karşı duran, yazan, çizen, özgürlük isteyen kimileri, tıka-basa zindanlarda, kimileri de köleleştirilmiş emekçi ve işçi…
Böylece oluşturulan korku ikliminde; insan hakları ve geçim kaynaklarının heba edilmesi daha da kolaylaşıyor ve savaş ekonomisinin öncelikli kılınması, cılız itirazlı olarak kabul görüyor...
Böylece oluşturulan korku ikliminde; insan hakları ve geçim kaynaklarının heba edilmesi daha da kolaylaşıyor ve savaş ekonomisinin öncelikli kılınması, cılız itirazlı olarak kabul görüyor...
Böylece tüm insani değerler, onları korumak isteyenlerle birlikte yok edilip çürütüyor…
Aslında yıllar öncesinde, ‘Birleşmiş Milletler’, ‘Lahey
Sözleşmeleri’, “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ vb. uluslararası
kuruluşlar; savaş yaralarını sarmak, despotluğa dur demek, barışı sağlamak, hak
ve adaleti korumak için oluşmuştu. Fakat ne yazık ki, amaçları güzel bu
kuruluşlar, artık haklıların, mazlumların değil de, zalimlerin, güçlülerin
yanında...
İşte tüm bunlar ‘toplumsal narsizm’in
sonuçlarıdır. Bunun içindir ki; "dünyanın en önemli ve güncel
sorunu toplumsal narsizmdir", diyebiliriz.
***
Dünyanın en önemli ve güncel sorunu toplumsal
narsizmdir. Dedik ya, o halde; Narsizm için yapılan: “Kendine âşık
olmaktır” tanımı ile de yetinmeyelim ve bu konunun uzmanı
bir kişiye başvuralım. Kuşkusuz bu kişi, Erich Fromm (1900
- 1980), kaynağımız ise onun en son eseri olan: Freud
Düşüncesinin Büyüklüğü ve Sınırları’dır (Çeviren
Aydın Arıtan/Artan Yayınevi-1997).
Fromm, bu eserinde “ustası” Freud’u, buluşları
için saygı ile övüp alkışlar, bazı konularda ise acımasızca
eleştirmiş ve günümüze ışık tutmuştur. İşte, bu kitabın “Narsizm” bölümden,
konumuzun önemi için belki kısa, fakat bu yazının sınırları için biraz uzun
sayılabilecek bazı alıntılar:
“Çeşitli karakter biçimleri arasında en zor
tanınanı narsizmdir… Narsizm çoğunlukla egoizm (bencillik) ile karıştırılır…
Egoizm, temel olarak açgözlülüktür. Egoist insan her şeyi kendisi için ister,
kimseyle paylaşmak niyetinde değildir.” Hatırlatmasında bulunur. (Çünkü narsist
insanlar gelecekteki çıkarlarını düşünerek, başkalarına yardım eder ve
fedakârlıkta bulunabilirler…)
Fromm, narsizmi, Bireysel ve Toplumsal olmak
üzere iki bölümde inceler.
1. Bireysel narsizm:
“ Narsist bir insan için, … Kendi kötü
özellikleri bile, kendi özellikleri olduğu için güzeldirler. Onunla ilgili olan
her şey renkli ve gerçektir. Onun dışında olanlar ve diğer insanlar ise cansız,
tiksindirici ve anlamsızdırlar. … Böylesi insanlar başkalarına yardım edebilmek
için zaman ve enerji harcarlar, hatta bu uğurda birçok şeylerini bile feda
edebilirler. … Narsizm değişik maskeler altında belirebilir. Dinsel azizlik,
görev bilinci, iyilik, sevgi, gurur ve alçakgönüllülük bunların en belli
başlılarıdır. … Narsist bir insan başkalarını kendisine hayran bırakmayı
becerdiği zaman, mutludur. Ama bunu başaramamışsa, yani narsizmi yaralanmışsa,
havası alınmış bir balon gibi söner ve kendi içine kapanır. Ya da vahşileşir,
önü alınamaz bir kızgınlıkla dolar. …”
2. Toplumsal narsizm: (ulusal-politik-dinsel-grupsal narsizm)
Politikacı; “Eğer kendisini ulusuyla
özdeşleştirebilir ve kendi kişisel narsizmini ulusuna yansıtmayı becerirse
birdenbire önem kazanır. … ’Benim halkım en güçlü, en kültürlü, en yetenekli,
en barışsever halktır’ diyen birine kimse deli diye bakmaz, tam tersine onu
milliyetçi bir vatandaş olarak değerlendirir. …Aynı şey, dinsel narsizm için de
geçerlidir. Milyonlarca din taraftarı kendi dinlerinin gerçeğe götüren tek yol
olduğunu ve gerçeğin tekeline sahip olduklarını söylediklerinde herkes bunu
normal karşılar. Grup narsizminin diğer özelliklerine de bilimsel ve politik
gruplaşmalarda rastlayabiliriz. Böyle bir durumda bireyler, kendi narsizmlerini
bir gruba ait olup, onunla özdeşleştirerek tatmin etmektedirler. … Dünyanın en
olağanüstü grubunun bir üyesi… Gruba getirilen herhangi bir eleştirinin nasıl
bir kızgınlıkla karşılandığını görmek o grubun narsist karakterini doğrular. … Bu
nedenle ulusal, politik ve dinsel grupların narsist karakteri her türlü
fanatizmin kaynağıdır.(a.b.ç) …Soğuk ya da sıcak savaş
sırasında narsizm daha tehlikeli biçime bürünür. Bireyler kendi halklarının
eksiksiz, kültürlü ve barışsever, düşmanlarını ise hain, kötü, saldırgan ve
zalim olarak görmeye başlarlar. … Bu gözlem ve değerlendirmelerin doğru olan
yanları çoktur. Ama eksiklikleri vardır. Buradaki yanılgı ve tehlikeli
davranış, kendi ulusunun kötü, karşı ulusların ise iyi yanlarını görmezlikten
gelişte yatar.”
Ve kitabın narsizm bölümü şu soru cümlesi ile bitiyor:
“İnsanlık
gölde kendi güzelliğini seyrederken boğulan Narcissus gibi bu aynaya bakarak
boğulacak mıdır acaba?”