Fizik, kimya, biyoloji, jeoloji gibi doğa bilimlerde olduğu
gibi, davranış ve sosyal bilimlerde de olay/olgular neden-sonuç ilişkisi
içinde ele alır. Yani bilimlerin vazgeçilmezi; neden-sonuç ilişkisidir. Çünkü bu ilişki olmadan bilim yapılamaz.
16 yıllık iktidar ve şakşakçılarının “yerli ve
milli…” masalları anlattığı bu günlerde, ülkemiz sorunlarına neden-sonuç ilişkisi
içinde bakmamız gerekir.
Bu anlayışla düşünüp baktığınızda: Tarım ve
hayvancılığın çöktüğünü… Büyük sıkıntılarla kurulan fabrikaların arsa fiyatını
bulmayan değerle satıldığını… Peşkeş çekilen kıyı, dere ve madenlerde yapılan çıkar öncelikli işlerin, habitat ve
ekosistemi bozulduğunu… Büyük bir ekonomik krizin başlamakta olduğunu...
İnsanların tıpkı, topraklaması olmayan bir iletken düzeneğinde olduğu gibi {artı(+), eksi(-)}, yüksek gerilim taşıyan kutuplara ayrıldıklarını görürsünüz...
Oysa bu iktidar, iktidar olmadan önce halka; “3Y” (yoksulluk,
yolsuzluk, yasaklar) ile mücadele edeceği sözü vermişti. Peki, ne oldu?... 16 yıllık iktidarın uygulamalarıyla; yoksulluk ve yolsuzluk katlanarak arttı. OHAL ve KHK'lar ülkede “korku iklimi" yarattı, güvenlikçi yasalar ile yasaklar daha da arttırıldı ve sürekli hale getirildi.
***
16 yılda 186 defa değişen ihale kanunu
Duydunuz mu?!... Bu iktidar, yandaşları olan
yatırımcı ve müteahhitlere daha iyi şartlarda ihale verebilmek için; ilgili
kanunu 16 yılda, 186 defa değiştirmiş!...
Biz de onların, bu çok sık ve manidar değişikliklerle özellikle iki alanda neler yaptıklarına bakalım:
*
Birinci alanda; duble yollar, tüneller, köprüler, tüpgeçitler,
hava alanları, AVM’ler, inşaatlar yaptılar.
Peki, bu hizmetler gereksiz mi? - Hayır... Peki?... - Karşı çıkışım; plansızlığa, önceliklere, uygulama yöntemlerine, ben yaptım oldu anlayışına ve sonuçlarına...
(Bu alanların hiç birinde sürekli olarak işçi çalışmıyor ve üretim yapılmıyor.)
İşte bu işlerin bazı sonuçları: yeşili, rüzgârı, yağmuru, depremi, yaşamı düşünmeden, bilimsel itirazları dinlemeden yok edip beton ettiler her yeri. Bu bilime karşı duruş ve çıkar için inatlaşmanın faturasını da halkımız ödedi, ödeyecek... Dört gün önce hepimiz 15 dakika süren yağmur sonrasında, Ankara ve daha pek çok yerde yaşananlara tanık olduk... (Sorarsanız bahaneleri de hazırdır bunların: "Kader..." "Görülmemiş bir tufan..." deyiverirler, gözlerini kaçırıp ellerini ovuşturarak...)
Bütçede bu işlere kaynak bulunmadığı için borçları; yap işlet devret diye tuzak maddelerle dolu gizli anlaşmalarla ve hazine güvenceli olarak deftere yazdılar. Böylece milyar dolarlı borçları, katlamalı faizlerle ve "Borç yiğidin kamçısıdır." anlayışı ile daha doğmamış torunlarımıza bırakıverdiler. Ne yazık ki, "faiz caiz değil, haramdır" diyen 16 yıllık iktidar, bu yapılanları büyük bir başarı ve övünç konusu saydı, saymaya devam ediyor. Epey de inananları var...
Peki, bu hizmetler gereksiz mi? - Hayır... Peki?... - Karşı çıkışım; plansızlığa, önceliklere, uygulama yöntemlerine, ben yaptım oldu anlayışına ve sonuçlarına...
(Bu alanların hiç birinde sürekli olarak işçi çalışmıyor ve üretim yapılmıyor.)
İşte bu işlerin bazı sonuçları: yeşili, rüzgârı, yağmuru, depremi, yaşamı düşünmeden, bilimsel itirazları dinlemeden yok edip beton ettiler her yeri. Bu bilime karşı duruş ve çıkar için inatlaşmanın faturasını da halkımız ödedi, ödeyecek... Dört gün önce hepimiz 15 dakika süren yağmur sonrasında, Ankara ve daha pek çok yerde yaşananlara tanık olduk... (Sorarsanız bahaneleri de hazırdır bunların: "Kader..." "Görülmemiş bir tufan..." deyiverirler, gözlerini kaçırıp ellerini ovuşturarak...)
Bütçede bu işlere kaynak bulunmadığı için borçları; yap işlet devret diye tuzak maddelerle dolu gizli anlaşmalarla ve hazine güvenceli olarak deftere yazdılar. Böylece milyar dolarlı borçları, katlamalı faizlerle ve "Borç yiğidin kamçısıdır." anlayışı ile daha doğmamış torunlarımıza bırakıverdiler. Ne yazık ki, "faiz caiz değil, haramdır" diyen 16 yıllık iktidar, bu yapılanları büyük bir başarı ve övünç konusu saydı, saymaya devam ediyor. Epey de inananları var...
(Sn. Çiğdem Toker saygın bir gazeteci, her gün, sayılarla, belgelerle; duble yolları, tünelleri, köprüleri, tüp geçitleri, havaalanları, AVM’leri, inşaatları ve adrese teslim ihalelerde yapılan dalavereleri yazıyor.)
*
İkinci alanda; kamuya ait çokça fabrika, maden ve alanı sattılar.
Oysa o kurumlar çağdaş bir ülke yaratmak için ne sıkıntılarla kurulmuştu... Hepsinde sürekli üretim yapılıyor, işçiler çalışıyordu. Belki teknolojileri eskimişti ama yine de milyonların ekmek tekneleri idi. İktidara düşen onların teknolojilerini yenilemek, verimliliklerini arttırmaktı. Oysa onlar, dedelerden miras kalan bu değerleri, miras yedi savurganlığı ile talan ettiler, sattılar... Yandaş havuzlarda toplanıp, yeşerip, çoğaldılar.
Oysa o kurumlar çağdaş bir ülke yaratmak için ne sıkıntılarla kurulmuştu... Hepsinde sürekli üretim yapılıyor, işçiler çalışıyordu. Belki teknolojileri eskimişti ama yine de milyonların ekmek tekneleri idi. İktidara düşen onların teknolojilerini yenilemek, verimliliklerini arttırmaktı. Oysa onlar, dedelerden miras kalan bu değerleri, miras yedi savurganlığı ile talan ettiler, sattılar... Yandaş havuzlarda toplanıp, yeşerip, çoğaldılar.
İşte buralardan pis kokular yükseliyor!...
Ben sizlere bunları anlatırken, kim bilir belki sizler de beni; "piyasalar yanıyor herkes Dolar ve TL'yi konuştuğu günlerde sen..." diye başlayan cümlelerle eleştiriyorsunuz. Haklısınız, fakat inanın bu Dolar-TL işi de bir neden-sonuç konusu...
Ben sizlere bunları anlatırken, kim bilir belki sizler de beni; "piyasalar yanıyor herkes Dolar ve TL'yi konuştuğu günlerde sen..." diye başlayan cümlelerle eleştiriyorsunuz. Haklısınız, fakat inanın bu Dolar-TL işi de bir neden-sonuç konusu...
Tabii ki, böyle bir ülkede sosyal ve ekonomik krizler hiç eksik olmayacak...
Tabii ki, böyle bir ülkede; zenginler daha zengin, fakirler daha fakir olacak...
Tabii ki, hak, hukuk, adalet ve demokrasinin olmadığı yerlerde, ihalelerin adrese teslim seçiciliği yapılacak...
Tabii ki, her olay/durum, neden-sonuç ilişkisi içinde gelişir ve her sonuç da başka bir nedene dönüşüp daha başka sonuçlara evrilir olacak.