1979 yılında İlköğretim Müfettişi iken ailevi nedenlerle görevimi bırakıp
Eğitim Uzman Yardımcısı olarak İstanbul Rehberlik Araştırma Merkezine
atanmıştım. Bu merkezler, Demirel Hükümetleri döneminden başlayarak solcu olanların sürgün edildiği
kurumlar olmuştu, fakat ben isteğimle gelmiştim.
Bu kuruma gelmekle belki maaşımda önemli bir düşüş olmuştu, fakat öyle
değişik bir ortama gelmiştim ki burada; insana-çocuğa-eğitime dolayısıyla
dünyaya bakışım değişmeye başlamıştı. Bu güzel ortamı, kurum yönetimi ve çalışanların “rehberlik anlayışı” içinde kurmuş oldukları işbirliği sağlamıştı. Bu nedenle ortam bana çok iyi gelmiş, hiç
sıkıntı çekmeden alışmış ve hem mesleki, hem insani güzel dostluklar
kurmuştum.
O yıllarda ülkemizde karabasan gibi çöken bir korku
iklimi vardı. İnsanlar güvensiz ve huzursuzdu ve her gün ölümle biten
çatışmalar oluyordu. Bunun üstüne bir de 12 Eylül faşist askeri cuntasının
baskıları eklenince… O yılları dahada zor yıllar yapmıştı. Ancak bizler, kurumumuzda var olan “rehberlik anlayışı” nedeniyle,
ülkeyi saran bu korkutucu ve baskıcı havadan çok etkilenmemiştik.
12 Eylül faşist askeri darbesi sonrasında artık kurumumuza sürgünler değil; pedagoji,
psikoloji ve halk eğitimi bölümlerini yeni
bitirmiş çok sayıda genç, "Eğitim Uzman Yardımcısı” atanıyordu. Peş peşe
atanan bu gençlerin çoğu kadın, üçü de erkekti ( ki, bunlardan sağ görüşlü olan iki erkek
sonraları alanlarında profesör oldu.). Bizler, kurumumuzu şenlendiren bu gençleri coşkuyla karşılamış, benimsemiş, sevmiş ve kaynaşmıştık.
İşte bu gençlerden biri de bu günkü Milli Eğitim Bakanımız Sayın Ziya Selçuk idi… Ziya Bey ile aynı odada iki yıl kadar çalıştık. Çokça sohbetimiz ve arkadaşlığımız oldu.
Ziya Bey de çoğumuz gibi yoksul bir ailenin çocuğuydu. Ve O; hepimizden daha genç, hepimizden daha uzun boyluydu. Çok okur, felsefeyi, araştırmayı, planlı çalışmayı çok severdi. Ayrıca şiirler yazar, karikatürler çizer, “Fono” dan İngilizceyi öğrenir, azimli, esprili, iyi dinleyen, az ve güzel konuşan, fanatik olmayan sağ görüşlü bir kişiydi.
Bu özellikleri ona bir farklılık kazandırıyor ve kurumda sevilmesini sağlıyordu. Kim bilir belki o da üniversite yıllarında kendisine öğretilen “solcular kötü insanlardır” anlayışını, bizleri tanıdıkça terk etmeye başlamıştı.
İşte bu gençlerden biri de bu günkü Milli Eğitim Bakanımız Sayın Ziya Selçuk idi… Ziya Bey ile aynı odada iki yıl kadar çalıştık. Çokça sohbetimiz ve arkadaşlığımız oldu.
Ziya Bey de çoğumuz gibi yoksul bir ailenin çocuğuydu. Ve O; hepimizden daha genç, hepimizden daha uzun boyluydu. Çok okur, felsefeyi, araştırmayı, planlı çalışmayı çok severdi. Ayrıca şiirler yazar, karikatürler çizer, “Fono” dan İngilizceyi öğrenir, azimli, esprili, iyi dinleyen, az ve güzel konuşan, fanatik olmayan sağ görüşlü bir kişiydi.
Bu özellikleri ona bir farklılık kazandırıyor ve kurumda sevilmesini sağlıyordu. Kim bilir belki o da üniversite yıllarında kendisine öğretilen “solcular kötü insanlardır” anlayışını, bizleri tanıdıkça terk etmeye başlamıştı.
Kurumumuzdan askerlik nedeniyle ayrılan Ziya Bey'in askerlik sonrasında akademik çalışmalara
başladığını duyduk. Kısa zamanda da ülke çapında fark yaratan bir eğitimci
olarak, sesini duyurmaya başladı...
***
Ve Ziya Selçuk Talim Terbiye
Kurulu Başkanlığına atandı. Kısa zamanda gündem yaratan pek çok işler yaptı. Öncelikle eğitimi "öğrenci odaklı rehberlik anlayışı" ile tanıştırıp onunla yol almak istedi ve bu çabaları ile de ilgi
odağı oldu…
O zaman kendisini kutlamak için gönderdiğim bir mesajda: "Siz Türkiye için bir şanssınız" demiştim. Fakat ne yazık ki Türkiye bu şansını çok fazla
kullanamadı...
Sayın Ziya Selçuk şimdi ise Milli Eğitim Bakanı...
Ziya Beyle tanıştığımız yıllardaki ülke şartlarını yukarıda özetlerken; “O
yıllar çok zor yıllardı. Ancak bizler kurumumuzda var olan “rehberlik anlayışı”
nedeniyle, ülkeyi saran bu korkutucu ve baskıcı havadan çok etkilenmemiştik." Demiştim.
Bu cümleyi bilerek tasarlayarak yazdım.
Çünkü ülkemiz bugün de o yıllar benzeri bir iklim içinde zor günler
yaşıyor.
Milli Eğitim Bakanlığı büyük bir kurum ya da büyük yuvadır. Bu yuvanın;
okulları, müfredatı, öğrencileri, öğretmenleri, yöneticileri, çalışanları ve
velileri hep birlikte, ortaçağ benzeri anlayışlar nedeniyle zor günler yaşıyor.
Anaokulundan üniversiteye kadar tüm eğitim sistemi, diyanet ile dini
vakıfların yörüngesine sokulmuş ve imam hatip anlayışı egemen kılınmıştır.
Bunun doğal sonucu olarak da eğitimde “rehberlik
anlayışı” da yok olmuş, eğitim sistemimiz bilim dışı bir yörüngeye
oturtulmuş durumda… Gelecek nesillerimiz tehdit altında...
16 yıllık AKP iktidarı 6 kez bakan
değişikliği yaptı ve her yeni bakan sistemde sil baştan değişikliklere uğrattı. Her dönem ve her adımda karar veren tek
belirleyici de şimdiki Sayın Cumhurbaşkanı olmuştur. Umalım ve
dileyelim ki şimdi yaşanan kaosu görmüş ve bilimsel yoldan çözümler bulması için de Milli
Eğitim Bakanlığına Sayın
Ziya Selçuk’u getirmiş olsunlar.
(Bilindiği gibi Talim Terbiye Kurulu Başkanı iken önemli adımlar atmış,
sorunları giderip düzeltmeye çalışmışken, zamanın bakanı H. Çelik ile
anlaşamayınca görevini bırakmıştı.)
Ziya Bey eğitimde çoklu zeka kuramını etkili kullanmak isterdi. Dilerim ki toplumda da çoğulcu anlayışın egemen olmasına katkılar sunar. Eğer kendisine politik kaygılardan uzak özgür bir çalışma ortamı sağlanırsa bunun ülkemiz eğitimi için bir şans olacağını düşünüyorum.
Ziya Bey eğitimde çoklu zeka kuramını etkili kullanmak isterdi. Dilerim ki toplumda da çoğulcu anlayışın egemen olmasına katkılar sunar. Eğer kendisine politik kaygılardan uzak özgür bir çalışma ortamı sağlanırsa bunun ülkemiz eğitimi için bir şans olacağını düşünüyorum.
Ziya Bey her bakana nasip olmayan büyük bir kamuoyu desteği kazandı. Unutmasın ki, herkesin ondan isteği; eğitimi bilim rehberliğinde, demokratik, laik bir yörüngeye oturtması ve kurumda yaşanır bir iklim yaratmasıdır.
Bilimsel yöntemlerle çalışacağını ya da çalışmak isteyeceğini düşündüğümüz Prof. Dr. Ziya Selçuk’un uzun süreli çalışması, acaba kabul görecek mi?
Bilimsel yöntemlerle çalışacağını ya da çalışmak isteyeceğini düşündüğümüz Prof. Dr. Ziya Selçuk’un uzun süreli çalışması, acaba kabul görecek mi?
Artık bekleyip göreceğiz.
Sayın Selçuk'u yeni görevi için en içten duygularımla kutluyor, başarılar diliyorum.
Sayın Selçuk'u yeni görevi için en içten duygularımla kutluyor, başarılar diliyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder