Günlerdir "Dolunay Şöleni" var Boğaz’da...
Bu gecelerde; ‘Dolunay-rüzgâr-su üçlüsü renk cümbüşü olup, buluşur nağmeleriyle orkestranın ve o muhteşem şölen başlar...
Aslında herkesin böylesi şölenlere ihtiyacı vardır. Çünkü o coşkuyla, bir an bile olsa insanın; içi şenlenir, acıları, gerginlikleri unutulur ve gecesi aydınlanır.
Tabii ki, sonra da sabah olur, gün ışıldar, herkes kalır derdiyle baş başa…
“Eylül; hasat, arpa, mısır, meyve ayı” derler ya. Ben de kısaca; “Eylül; yaşam için hazırlık ve okul ayı” diyorum.
Kışa ve okula hazırlık…
İşte okullar açıldı.
Haklı olarak her veli, çocuğu için; sağlıklı, mutlu ve başarılı bir hayat ister. Böyle bir hayatı sağlamanın yolu da; bilimi, fenni önceleyen, laik, demokratik ve güvenli bir eğitimden geçer.
Bunun için veliler haklı olarak, iyi okul, iyi öğretmen arayışı içindedirler ve bu arayışlar hiç bitmeyecek gibi…
Abbas Güçlü, "Öğretmen, öğrenci ya da veli olup da mutlu olan var mı?" diye soruyor.
Abbas Güçlü, "mutlu olan var mı?" diye sormuştu ya, biz de bu gözle bakalım yurdumuz insanlarına:
Emekli veya çalıştıkları halde geçim sıkıntısı çeken ve açlık sınırında yaşayan on milyonlar...
İşsiz olan milyonlar...
710 bin EYT'li (emeklilikte yaşa takılanlar)...
"3600 gösterge" sözü verilenler...
Ve eşleri, çocukları, yakınlarını kaybedip onlar için meydanlarda, sokaklarda, kapılarda adalet arayan gözü yaşlı, acılı insanlar...
Bir de suçsuz oldukları kesin olan, yüz binlerce, öğretmen, memur ve akademisyen var. Evet, 'suçsuz oldukları kesin' dedim, çünkü eğer suçlu olsalar, ceza alır, tutuklu olurlardı.
Bunlar tek kişinin buyruğu olan KHK'ler ile görevine son verilenler!...
Yargılamadan suçlanmak, suçu olmadan cezalandırılmak! Olamaz, olmamalı!
Beğenmediğini cezalandırmak bir nefret suçu, yani insanlık suçudur. Bu işte kindarca bir 'şahsilik' var!
İşini alıp aşını kesmek, ailece açlığa mahkum etmek, demokrasilerde olmadığı gibi, ilkel kabile törelerinde bile yoktur.
Fakat şu an karşımızda 140 bin KHK'lı var. Ve onların çocukları, eşleri, yaşlıları ile birlikte yüz binlerce suçsuz insan...
MHP destekli AKP iktidarı, devlet gücünü, toplumsal uyuşma ve barış için değil de 'ya hero, ya mero' anlayışıyla, baskı ve ötekileştirme için kullandı. Bunun için de kısa bir zaman önce yapılan yerel seçimlerde umduklarını bulamadılar. Fakat bu yenilgi için kendilerine hiç ayna tutmadılar, kendilerinden olmayanları, "hain, terörist..." sayan ayrıştırıcı, çatıştırıcı söylem ve eylemleri için pişmanlık duymadılar. Eski söylem ve eylemlerine devam ettiler:
Yüzyıldır yurdumuzun süregelen 'Kürt Sorunu' var. Bu sorunu 'Karşı çıkanı yok et' politikaları çözemez. Bu sorun, ancak ve ancak; insan hakları ve demokrasiyi önceleyen barış yöntemleriyle çözülebilir. Çünkü yıllardır uygulanan güvenlikçi politikalar sadece; ölüm, acı, gözyaşı, öfke, kin ve nefret üretti!
Bitti, bitti! dediler bitmedi, işte...
Yeter!!! Bu gerçekleri görünüz artık!
Şimdi artık uzlaşmayı, anlaşmayı, barışı, yaşamayı öncelemek gerekir.
Hayat devam ediyor...
Bunun için veliler haklı olarak, iyi okul, iyi öğretmen arayışı içindedirler ve bu arayışlar hiç bitmeyecek gibi…
Abbas Güçlü, "Öğretmen, öğrenci ya da veli olup da mutlu olan var mı?" diye soruyor.
Sizce var mı?
Peki, toplumda; öğretmen, öğrenci, veli dışında kalan kaç kişi var?!..
Demek ki?
...
...
***
Emekli veya çalıştıkları halde geçim sıkıntısı çeken ve açlık sınırında yaşayan on milyonlar...
İşsiz olan milyonlar...
710 bin EYT'li (emeklilikte yaşa takılanlar)...
"3600 gösterge" sözü verilenler...
Ve eşleri, çocukları, yakınlarını kaybedip onlar için meydanlarda, sokaklarda, kapılarda adalet arayan gözü yaşlı, acılı insanlar...
Bir de suçsuz oldukları kesin olan, yüz binlerce, öğretmen, memur ve akademisyen var. Evet, 'suçsuz oldukları kesin' dedim, çünkü eğer suçlu olsalar, ceza alır, tutuklu olurlardı.
Bunlar tek kişinin buyruğu olan KHK'ler ile görevine son verilenler!...
Yargılamadan suçlanmak, suçu olmadan cezalandırılmak! Olamaz, olmamalı!
Beğenmediğini cezalandırmak bir nefret suçu, yani insanlık suçudur. Bu işte kindarca bir 'şahsilik' var!
İşini alıp aşını kesmek, ailece açlığa mahkum etmek, demokrasilerde olmadığı gibi, ilkel kabile törelerinde bile yoktur.
Fakat şu an karşımızda 140 bin KHK'lı var. Ve onların çocukları, eşleri, yaşlıları ile birlikte yüz binlerce suçsuz insan...
***
MHP destekli AKP iktidarı, devlet gücünü, toplumsal uyuşma ve barış için değil de 'ya hero, ya mero' anlayışıyla, baskı ve ötekileştirme için kullandı. Bunun için de kısa bir zaman önce yapılan yerel seçimlerde umduklarını bulamadılar. Fakat bu yenilgi için kendilerine hiç ayna tutmadılar, kendilerinden olmayanları, "hain, terörist..." sayan ayrıştırıcı, çatıştırıcı söylem ve eylemleri için pişmanlık duymadılar. Eski söylem ve eylemlerine devam ettiler:
Yüzyıldır yurdumuzun süregelen 'Kürt Sorunu' var. Bu sorunu 'Karşı çıkanı yok et' politikaları çözemez. Bu sorun, ancak ve ancak; insan hakları ve demokrasiyi önceleyen barış yöntemleriyle çözülebilir. Çünkü yıllardır uygulanan güvenlikçi politikalar sadece; ölüm, acı, gözyaşı, öfke, kin ve nefret üretti!
Bitti, bitti! dediler bitmedi, işte...
Yeter!!! Bu gerçekleri görünüz artık!
Şimdi artık uzlaşmayı, anlaşmayı, barışı, yaşamayı öncelemek gerekir.
*
Evet dostlar!...Hayat devam ediyor...
Eylül’ün yirmi günü geride kaldı.
Ara sıra serin serin esse de rüzgâr,
Ara sıra serin serin esse de rüzgâr,
Yaz sıcakları bitmedi daha.
Günlerdir Dolunay şöleni var Boğaz'da,
Bugünlerde çocuğun, velinin, öğretmenin,
Sokaktaki işsiz, güvencesiz, acılı insanın,
Hem de iktidarın yanakları alev alev...
Günlerdir Dolunay şöleni var Boğaz'da,
Bugünlerde çocuğun, velinin, öğretmenin,
Sokaktaki işsiz, güvencesiz, acılı insanın,
Hem de iktidarın yanakları alev alev...
herşeyin güzele ve iyiye evrilmesi için elimizden ne geliyorsa yapacağız. Bu olumsuzluklara boyun mu eyelim???
YanıtlaSil