9 Şubat 2018 Cuma

Kandırma(k)-Kanma(k) ve İTAAT…

“Kandırmak”, kişisel ya da grupsal çıkarları çoğaltmak ve sürekli kılmak için,  gerçeklerin; psikolojik algılar yaratılarak saptırılması, gizlenmesidir. Kandırmak için “akıl”, kanmak için de “inanmak” gerekir.

Halk, kandıran kişilere; "dolandırıcı", “kurnaz”, “düzenbaz”, “sahtekâr” vb. isimler verir. Eğer kandıran kişi, kandırdıklarını önemsemez, onları aptal yerine koyarak görgüsüz ve cahilce davranırsa, halk onu; “şark kurnazlığı yapıyor” diye “tiye” alır. Kandıranlar her zaman, kandırdıklarını bir “av” olarak görürler.

"Av"; üretici, emekçi, göçmen ve çaresiz olanlardır.  Kandıran kişi kendisini “güven duyulan" olarak kabul ettirmek istediği için; korku, baskı, silah gibi “güç” araçlarını kullanmaz. Sadece onursuzca; psikoloji, teknoloji ve güncel olaylardan yararlanıp, değer-inanç-duygu sistemlerini hedefleyen tuzaklar kurar.

Temel yöntemleri, “algılar” oluşturmaktır. Araçları; telefon mesajı, e-mesaj, reklamlar, yalancı tanık, sahte belge, sahte para/obje, karşılıksız çek ve benzerleridir.

Böylesi olayları birçoğumuz, kitaplardan okumuş ve sinemalarda izlemiş, yaşamış, duymuş, tanığı olmuşuzdur. 

Bazı kimseler, kandırıldıklarını anlayınca hemen zararlarını gidermek için aracılara veya yasal yollara başvurur… Bazıları ise çaresizce ağlaşır, yakınır, beddualar eder ve onları 'Yaradan’a havale eder...

***
İtaat ve sonuçları:

Ahlak sistemleri yukarıda anlatılan "kandırma" eylemlerini, "etik" bulmaz ve karşı çıkarlar.  Fakat bu bireysel suçlar; dünyanın her yerinde sıkça karşılaştığımız ayıplı gerçeklerdir.

Bir de toplumsal düzeyde işlenenler suçlar vardır ki, bunlar daha  çok can yakar. Bu suçlar; ırk ve inançlara sığınan, yasama-yürütme-yargı-medya  güçlerini ele geçiren, otokrat iktidarlarca yasal(!?) gösterilir ve daha organize olarak işlenir. 

Bu arada emperyalist güçler de, onların silah fabrikaları da hiç boş durmaz, iç çatışmaları ve savaşlar çıkartır, silah satar ve büyük acılar yaşatırlar. 

Artık, devletin gücü desteğinde, meydanlar ve medyada "av" için; hamaset, demagoji, popülizm yapılması, "algılar" oluşturulması çok daha kolaydır. 

Ve artık, korkuya dayalı iklim, suskun bir toplum yaratılmış ve halkın büyük bir kısmı çaresizce itaat etmek zorunda kalmıştır.

Çünkü bu düzene biat etmeyip itaatsiz olmak en büyük suçtur.

***
Eğer “X” ülkesini yönetenler, sık sık başkaları tarafından kandırıyorsa…

Ya da tam tersi “X” ülkesini yönetenler kendi çıkarları ve ikballeri için; duyguları sömürecek algılar oluşturarak, kendi halkını kandırmaya çalışıyorsa...

Hele de bu kandırılma ile ülkenin halkı, kaynakları, değerleri, hak ve hukuku büyük zarar görüyor, büyük acılar yaşanıyorsa… 

Ama eğer halk her şeyi ayan beyan görmüş ve hesap sormaya başlamışsa... Artık istedikleri kadar: 'İşte bu da, bunlar da, bu da... Beni/bizi kandırdılar.'- 'Ben/biz de, sizi kandırdık.' - 'Allah beni/bizi affetsin...' 
Deyip özür dileyip çırpınıp dursunlar. Yine de onlardan hesap sorulur.

Çünkü henüz ok yaydan çıkmamış, at Üsküdar'ı geçmemiştir.
Fakat eğer çoğunluk kandırıldığını bildiği halde, “hayır” demeyip “itaat” etmeye devam ediyor ise!…

O zaman tehlike çok ama çok büyüktür.
 * 

İşte böyle zamanlarda da, o çaresizleri yalnız bırakmadan kenetlenip 

"Kandırma! Kanma! İtaat etme!... 
Kandırma, sana kanmam ve itaat etmem!..." 

Deyip karşı durmak gerekir.

                                  ***
1900–1980 yılları arasında yaşamış ünlü psikanalist, sosyolog, filozof ve sosyalist Erich Fromm'un “Psikolojik ve Ahlaki Bir Sorun Olarak İtaatsizlik”  adlı denemesinden birkaç alıntı yaparak yazımızı noktalayalım.  
  • “Bir kimse yalnız itaat gösterip, itaatsizlik edemiyorsa bir köledir; eğer yalnız itaatsizlik gösterip, hiç itaat etmiyorsa, bir isyankârdır (devrimci değil). Böyle biri öfke, düş kırıklığı ve pişmanlıkla hareket eder, ama hiç bir zaman bir inanç ya da ilke adına değil.”
  • “İnsan niçin itaate bu kadar yatkındır ve itaatsizlik etmesi niçin bu kadar zordur? Çünkü devlet, kilise ve kamuoyuyla uygun adım gittiğim sürece, kendimi güvenli ve koruma altında hissederim.”
  • İnsanlık tarihinin büyük bölümünde itaat erdemle, itaatsizlik de günahla özdeş kabul edilmiştir. Bunun sebebi de basittir: Şimdiye kadar tarih boyunca genellikle bir azınlık, çoğunluğa hâkim olmuştur…. Sayıca çok olanların, itaati öğrenmeleri gerekiyordu.”
  • “İtaatsizlik etmek için bir kimse yalnız kalabilecek, hata yapabilecek ve günah işleyebilecek cesarete sahip olmalıdır." 
Alıntı yapılan yazıya ulaşmak için buraya tıklayınız:(Cafrande.org) 



Yazarın diğer yazıları için tıklayınız

1 yorum:

  1. Merhaba; kandırmak ve kandırılmak insan davranışlarından ve özelliklerindendir. Bunlarla ilgili yorum ve değerlendirmeler de toplumun sosyal yapısını belirleyen toplumsal algıya göre olur. Yani her toplumda kandıran ve kandırılanlarla ilgili değerlendirme aynı değildir. Kiminde kandıran üçkağıtçı olarak nitelenirken kiminde işini bilendir. Kandırılan olarakdeğerlendirilir. Kandırılan da kiminde enayi, kiminde saf iyi niyetli olarak değerlendirilir. Burada sizin kast ettiğiniz kandırma ve kandırılma da bizim toplumdaki algı farklılıklarına göre karşılığını buluyor. Burada doğru olan bu kavramlara fazla takılmadan toplumda oluşturulmak istenen bilgi körleşmesine karşı doğru olanları anlaşılır şekilde ifade ederek bu kirliliğini gidermektir. Yoksa bir süre sonra hepimiz itaat edip köleleştirilen veya kendini ifade korkaklığı yaşayan insanlara dönüşeceğiz.

    YanıtlaSil