İnsanoğlu sürekli olarak içindeki “ben” ile konuşur/didişir, bazen
kendisini haklı görüp mutlu olur, bazen haksız bulup mutsuz… Mutsuzlukların
arttığı an ve zamanlarda insanın kendisi ile konuşup, didişmesi daha da
çoğalır. İşte ülke ikliminin çokça mutsuzluk yaşattığı bu günlerde her insan
gibi ben de ne yapabilirim diye bir arayışa girdim. Bu arayış sonucunda bir
etkinlikle karşılaştım, katıldım, sevindim ve kendimi şanslı görüp, kutladım.
Hani Orhan Pamuk “Yeni Hayat” romanını “Bir gün bir kitap okudum ve bütün hayatım değişti.” Cümlesi
ile başlatır ya… Bazen insanda izler bırakır; karşılaştıkları, yaşadıkları, yaptıkları,
kararları…
Ben de okuduğum bir duyurudan yola çıkarak öyle vardım “Prof. Dr. Kenan
Gürsoy Felsefe Atölyesi“ne…
Atölyedeki söyleşi etkinliğimiz, Kadıköy Kozyatağı Kültür Merkezi’nde
her Perşembe yapılmakta olup, tüm günü kapsar, saat/dakika sınırlaması
yoktur ve yıl boyunca sürecek…
Prof. Dr. Kenan
Gürsoy’un yönetiminde kurulan fakat katılımcıların yönetim ve denetiminin eksik
olmadığı bir oluşum “Felsefe
Atölyesi”. 11 yıl öncesine dayalı bir geçmişi ve bu süreçte ustalaştırdığı
bir de çekirdek grubu varken, her yıl benim gibi acemileri de arasına katarak gelişip,
büyüyen bir grup bizim atölyemiz. Burada herkes bulunduğu yerden başlayıp eğitimle
yol alır. Yani “Atölye” sözcüğünün anlamına uygun ve uyum içinde...
Bu tür etkinliler daha çok sınıflarda, amfilerde ve arenada yapılır. Oysa
bizim etkinlik “Atölye” olarak isimlendirilmiş, ben asıl bu ismi çok
sevdim. Çünkü atölyedeki eğitimde; usta çırak herkesin elinde bir aleti, önünde
bir masası/kürsüsü, yapılan işte de herkesin katkısı, herkesin bir emeği
vardır. Yani atölyede bireyin özgürlüğü, özgünlüğü ve özgüveni var. Ve en
önemlisi atölyede, “öğretmen merkezli”
veya “tek bir kürsü merkezli”
eğitime son veriliyor.
Ben bir eğitimci olarak; özgünlüğü özendirmeyen, ezberciliği özendiren, sorup sorgulamayan, öğretmen merkezli eğitim anlayışını istemediğim
gibi, popülist, sen söyle sen işit ve hamaset kokan söylemleri de sevmiyorum.
İşte bizim felsefe atölyemiz uygulamalarıyla, tüm bu istenmeyen durumları
ortadan kaldırmış:
Kimi sazı-sözü, kimi cetveli-pergeli, kimi inancı-anlayışı, kiminin
elinde torunun resmi, kiminin koltuk altında kitabı-ders notları… Herkes dakik
bir öğrenci coşkusuyla bekler bu buluşma günü ve saatini.
Ve bir de hiçbir maddi karşılık beklemeden/almadan, yağmur, kar, fırtına
dinlemeden, köprüler, tüneller, tüp geçitler geçip, İstanbul’un trafiğine
meydan okuyarak her Perşembe aramıza katılan grup liderimiz Sn. Kenan
Gürsoy var.
Kendisine “Hayat Bilgisi Öğretmeni” dediğim grup liderimiz Sn. Kenan
Gürsoy ve diğer grup arkadaşlarımızla zaman zaman görüş farklılıklarımız olduğu,
eleştirip, eleştirildiğimiz de oluyor.
Fakat sonuç olarak burada; tüm farklılıklar kabul ve saygı görüyor, tüm karşıtlıklar
tartışılıp uzlaşı ve çözüm aranıyor.
Çocuklu/gençlik çağımda henüz TV yoktu, radyoda da “arkası yarın” saatinde tutkunu
olduğum ve heyecanla beklediğim tiyatrolar olurdu, şimdi de o isteklilikle Perşembe
günkü “Felsefe Atölyesi” söyleşilerini bekliyorum.
Dilerim ki bu örnek atölyemiz, gelişerek nice yıllara ulaşsın…
yeni katıldım diyorsunuz Emin öğretmenim, ama sanki yıllardır bizimlesiniz...
YanıtlaSilMerhaba dostum. Atölyenizi sevdim. İnsanda doğuştan var olan zamanla körelen sorgulama ve öğrenme yeteneği yeniden dirilmedikçe; yani insan önce kendini sonra çevresini fark etmedikçe; bu konuda bir gayret göstermedikçe ne kendine ne de içinde yaşadığı topluma bir hayrı olmaz. Onun için düşünceyi, düşünmeyi öne çıkaran bütün çalışmaları önemseyip destek olmak gerekir. Bu anlamda çalışmaların yapıldığı Felsefe atölyenize katılım çağrınıza gönülden katılıyor ve destekliyorum.
YanıtlaSil