Bizleri çok üzen bir haber:
Görsel ve yazılı medyanın hafta içinde duyurduğu
bir haber hemen hemen herkesi üzdü. Bu haber yukarıdaki görselle özetlenen
2015 yılı PISA sınav sonuçlarıyla ilgiliydi.
Haberin detaylarına girmeden önce bazı
hatırlatmalarda bulunmak istiyorum.
OECD (Ekonomik İşbirliği
ve Kalkınma Örgütü) 1961 yılında kurulan ve 20 Kurucusu arasında Türkiye’nin
de bulunduğu uluslararası bir kuruluş olup şimdiki üye sayısı 35’tir.
PISA (Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı) ise, OECD’in
eğitim alanındaki bir projesidir.
Üye ülkeler ve gelişmekte olan ülkelerde OECD’in amaç ve ilkeleri:
- Halkın yaşam standartının iyileştirilmesi,/İşsizliğin ortadan kaldırılması,/ Sosyal ve ekonomik gelişmenin desteklenmesi, /Uluslararası ticaretinin geliştirilmesi…
- OECD'ye üye veya üyelik talebinde bulunan ülkeler için şu üç ilke vazgeçilmezdir: Demokrasi,/İnsan hakları,/Yurttaş özgürlüğüne bağlılık.)
PISA Projesi nedir ve neyi ölçmektedir? (1)
PISA Projesi, 2000 yılında başlamış (ülkemizin
ilk kez 2003 yılında katılmış) olup, katılımcıları OECD tarafından tesadüfi
(seçkisiz) yöntemle belirlenen, örgün
eğitime devam eden 15 yaş grubundaki öğrencilerdir. Bu uygulama üç yılda bir yinelenen bir araştırma projesidir. Öğrencilere, çoktan seçmeli, karmaşık
çoktan seçmeli, açık uçlu, kapalı uçlu gibi değişik sorular
sorulmaktadır.
PISA Projesi ile öğrencilerin; Matematik
okuryazarlığı, Fen Bilimleri okuryazarlığı, Okuma Becerileri, kendileri
hakkındaki görüşleri, öğrenme biçimleri, okul ortamları ve
aileleri ile ilgili veriler toplanıp değerlendirilir.
Bu sonuçlar, eğitim-öğretim programlarının geliştirilmesinde karşılaşılan
eksiklerin giderilmesinde ve eğitim alanında yapılan araştırmalara kaynak
olarak kullanılır.
***
2015’te yapılan PISA sınavlarına Türkiye ile
birlikte 72 ülkeden öğrenciler katılmış ve değerlendirilen sınav
sonuçlarına göre öğrencilerimiz:
- Matematik okuryazarlığı 49.,
- Fen Bilimleri okuryazarlığı 52.,
- Okuma Becerileri 50. Olmuşlardır.
Ayrıca bu sonuçlara göre ülkemiz, öğrenci
devamsızlığı sıralamasında 6., okul kaynaklarını dağıtmada, sorumluluk paylaşımında okul yöneticileri ile yerel yöneticilere sorumluluk vermemekle ( ulusal çaptaki
yöneticilere bırakarak) sonuncu sıralarda yer almıştır.
(Ezberci eğitimin iflası anlamına gelen çok
çarpıcı ve bir sonuç da: “ders çalışma süresi arttıkça başarının düştüğü” olmuştur.)
Bu sonuçlara göre ülkemiz sınav ortalamasının oldukça
altında yer almış ve 2012 yılı sınav sonuçlarına oranla önemli düşüş yaşamıştır. Doğal olarak bu durum, büyük üzüntü nedeni olsa da, ders çıkarılması ve önlem alınmasını
gerektiren bir sonuçtur.
Çok üzüntü verici değil mi? Geleceğimizin
teminatı olan çocuklarımız; okuduklarını anlamıyor, anlatamıyor ve de fen-matematik
okuryazarı değillermiş. Böyle yetişen nesiller de; özgür düşünemez, makine yapan makinayı yapamaz, bilişim ve yazılım sektöründe başarı kazanamaz...
***
Orta Çağa özenen “yerli ve milli eğitim sistemi”
Çünkü yıllardan beri ülkemizi yöneten anlayış, düşünmeyi sağlayan, felsefe, sosyoloji, mantık, psikoloji gibi bilim ve derslerine uzak durmuş, eğitim sistemini adeta yap-boza çevirmiştir. Böylece; düşünemeyen, soru sormayan, yorum yapmayan ezberci eğitimle, dindar bir nesil yetiştirmeyi seçmiştir. Çok kısa olarak örneklersek;
“İlköğretim,
ilköğrenim kurumlarında verilir; öğrenim çağında bulunan kız ve erkek çocuklar
için mecburi, Devlet okullarında parasızdır.” ilkesi adeta yok edilerek, köy okulları kapatılmış, fakir halk çocukları okulsuz kaldıkları için ya devamsız, ya da dinci vakıf ve derneklerin insaflarına
bırakılarak, güvensiz ve tuzaklarla dolu bir yaşama terk edilmişlerdir. 4+4+4 sistemine geçilerek tüm okullar
İmam-Hatip felsefesine uyumlu kılınmış. Geleceğin bilimsel güvencesi olan Fen
Liseleri ve Anadolu Liseleri “Proje Okulu” safsatası ile sıradanlaştırılmıştır. İki yıl önce toplanan 19. Milli Eğitim Şurasında
İlkokul 1, 2. ve 3. sınıflara da din kültürü ve ahlak bilgisi dersinin
konulması ve
ortaokulda hafızlık eğitimi kararları alınarak uygulamaya konması... Böylece;
Gerisin geri çağlar gidip, Orta Çağ’ın Yerli ve milli eğitim
sisteminin kurulması...
Eğer yetkililere bu uygulamalar ve PISA sınav
sonuçları hakkındaki düşüncelerini soracak olursanız, onlar adeta tribünlere
seslenircesine:
Medreselerin kapanması, alfabenin değiştirilmesi sonunda,
Millet Mektepleri ve Hasan Ali Yücel-İsmail Hakkı Tonguç’un
köylüyü uyandıran Köy Enstitüleri-Yüksek Köy Enstitüleri projeleri ile
halkın; sağlık, modern tarım, el sanatları, güzel sanatlar ve
klasiklerle tanıştırmaları, böylece okur-yazar-düşünür kılındığı dönemin
karanlıklarından (!) söze başlayacaklardır. Kendilerinden önce kapatılan Öğretmen
Okulları/ Eğitim
Enstitülerini ise es geçeceklerdir.
Belki de üst akıl'a mal edecekleri bu PİSA projesi
işinde, de bazı proje döndüğünü ima edebilir, yerli ve milli olmayan
sistemlere veryansın edecekler. Ve de muhtemelen dalga geçercesine şöyle diyeceklerdir:
“Çocuk hakları varmış, öğrenci merkezli eğitimmiş, öğretmen rehber olarak
yöneltip, yönlendirecekmiş, çocuk karar
verecekmiş, çocuk hayır demesini bilecekmiş,
yaparak-yaşayarak-sorarak-sorgulayarak-içselleştirerek öğrenecekmiş, kızlı
erkekli oturacak, oynayacaklarmış…” deyip “mış”ları,
“miş”leri sıralarlar ve:
“Çocuk bunlar ya hu, çocuk! Yok, hayır diyecekmiş de, eğitim çocuk merkezli olacaksa öğretmene
ne gerek var!... Bizim yavrular gözlerini kapatarak 7 şer, 9 ar
sayabiliyor, Çarpım tablosunu ezbere
biliyor. Dualar ezberleyip hatim indiriyor ya onların çocukları bunları yapabiliyor mu?
Baktılar bu söylemler de etkili olmuyor bu kez Eyy
diye başlayıp;
“PISA Sonuçları
Yok Hükmündedir Tanımıyoruz!..”
Derler, diyebilirler.
Peki, siz bu sözlere kanacak mısınız?