Tam da içeride, dışarıda pek çok sosyal ve ekonomik sorunla boğuştuğumuz günler yaşıyorduk. Ve daha seçime 1,5 yıl vardı. Bir gün başka görüş ve düşüncelere ihtiyaç duymayan, iki kişi bir araya gelerek, 82 milyon adına erken seçim kararı aldı (Demokrasi(!) dedikleri şey bu olsa gerek...).
Bence; eğer 24 Haziran baskın seçimi, demokrasiye ve insan haklarına birazcık bile kapıyı aralayabilecek ise; hoş gelsin, sefalar getirsin…
Günümüzde yaşanan ve yakın
gelecekte yaşanacak olan sosyal ve ekonomik sorunlar, "tek adam" rejiminin sonunu hazırlıyordu. Bu da korkulu rüyalara, psikolojik kaygı, korku ve güvensizliklere neden olmuştu. Bunun için önlem alınmalıydı...
Erdoğan/AKP ve Bahçeli/MHP "tek adam" iktidarını sürekli kılmak için, yasal tuzaklarla dolu bir "Cumhur ittifakı" kurdular. Akıllıca davranan CHP, İYİ Parti ve Saadet Partisi de karşı atakta bulunup bir "yeni ittifak" kurdular.
Yeni ittifakın kurulması sürecinde, Kemal
Kılıçdaroğlu ve Temel Karamollaoğlu çok yoğun çaba harcadılar. HDP de bu sürece dahil olmak için sürekli olarak sıcak mesajlar vermiş ve işbirliğine hazır olduğunu
bildirmişti.
Ancak, Meral Akşener egosu
nedeniyle bu süreçte hiç ödün vermedi. Hep engel çıkarıp, duraksatan biri olarak, HDP'nin
dışlanmasını sağladı. Bence bu dışlama,
hem ülkenin hem de “yeni ittifak"ın geleceğini olumsuz etkileyecek çok önemli bir stratejik hatadır.
HDP zaten; 5 Haziran seçimi sonunda ve
Yenikapı'da hak etmediği gerekçelerle dışlanmış… Liderleri binlerce kadrosu ile birlikte, sudan
gerekçe ve suçlamalarla tutuklanmıştı.
Ve çok acıdır ki, demokrasi istemeyen karanlık
güçlerce, ülkenin üçüncü büyük partisinin mensubu HDP'lilernin; gazete, radyo ve TV
ekranlarında haber olmaları, konuşmacı olmaları, meydanlarda toplantı yapmaları sürekli tehdit ve ürküten mesajlarla yasaklanmıştır. Ne yazık ki, bu duruma “hak-hukuk-adalet" isteyen partiler bile demokratik
bir tepki gösterme cesareti gösteremedi...
HDP’yi dışlayanlar aslında akılcı değiller, öfke ve kinleri ile hareket ediyorlar. Çünkü eğer öyle olmasalardı, önümüzdeki Cumhurbaşkanlığı, parlamento ve yerel seçimlerde HDP'nin oyları ve desteğine ihtiyaç duyacaklarını mutlaka bilirlerdi…
"Cumhur ittifakı"na karşı, yeni bir ittifak kurulması gerekliydi. Bir vatandaş olarak bu
birlikteliği sağlayanları, samimi duygularımla alkışlıyor ve kutluyorum. Fakat HDP'yi dışladıkları için de onları kınıyorum.
***
Bir vatandaş olarak bu dışlayıcılığı kınama nedenlerim
şöyle sıraladım:
HDP’nin, Güneydoğu
ve Doğu Anadolu bölgesindeki seçmenleri genellikle Kürt ve Alevi vatandaşlardır. Geçmiş
yıllardan beri bu vatandaşlarımız, ülkedeki
korku ve baskı
ikliminden güç
alan yetkililer ve özel
timlerin baskısı altındadırlar.
Ve her seçim döneminde bu vatandaşlar; “Ya oyunu,
ya da malın ve canını!...” ikilemi ile karşılaşırlar (aslında 90’lı
yılların İçişleri bakanı olan Meral
Akşener bu detayları çok daha iyi bilir ya…).
Önümüzdeki Cumhurbaşkanlığı, parlamento ve yerel seçimlerde HDP’ye oy veren seçmenler eğer sandık başına gidemez, ya da korku ile kendilerinden isteneni
yaparlarsa… Ve HDP, yüzde 10 barajına takılıp
meclis dışında kalırsa...
Ya da HDP barajı aşarsa (ki ben, barajı kolayca
aşacağına inanıyorum)...
Peki, o zaman yani Cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci turunda ve parlamento içinde “tek adam” rejimine karşı durmak için HDP'ye hiç mi ihtiyaçları olmayacak?
O gün geldiğinde (ki gelecektir), öteki ilan edildikleri için, biraz
kırgın ve buruk olan bu partiden nasıl destek isteyecekler?
Çok merak ediyorum, onlara ne diyecekler?
Lütfen, biraz samimi, dürüst ve demokrat olun, yoksa iş işten
geçmiş olacak… O zaman ne ülkemiz, ne de siz kazançlı çıkmış olacaksınız.
Bu dışlayıp, parçalamalar sadece “tek adam” rejimi yarar sağlar.
Ama kim bilir, belki siz yine de, işbirliğine hazır
olduğunu açıklayan HDP’yi suçlu bulacak; “Kürt Memet Nöbete…” diyecek ve avunacaksınız...