“Toplumsal dönüşüm” ve İmam-Hatipler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
“Toplumsal dönüşüm” ve İmam-Hatipler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

14 Temmuz 2017 Cuma

“Toplumsal dönüşüm” ve İmam-Hatipler


AKP iktidarı 15 yıldan beri yasalarla oynayarak; “amaç için her yol mubahtır” diyerek ve “İki ileri, bir geri” ikircikli uygulamalarıyla bir “toplumsal dönüşüm” yapmaya çalışıyor. 

İşte bu toplumsal dönüşümü sağlayacak olan İmam-Hatip Sistemi”nin örtük tutulan asıl amacı: Daha güvenli ve uzun süreli bir gelecek için, onların tornasından geçecek olan yeni bir nesil…

Bu amaçlarına ulaşmak için; Diyanet, Vakıflar ve Dernekler gölgesinde bir İmam-Hatip Eğitim Sistemi kurmak ve okullardaki mevcut Eğitim Sistemi ile Laiklik anlayışı kırıntılarının yok edilmesi de öncelikleriydi. Öyle de yaptılar:

   MEB’in kendi istatistikleri ile İmam-Hatipler (yorumu size kalmış):
Öğretim  Yılı
Okul Sayısı
Öğrenci Sayısı
Öğret. Sayısı
2003/04 Toplam
452
97.489
7.631
2016/17 Toplam
4.175
1.291.386
72.504
Artış Yüzdeliği
% 923.67
% 1.324,64
% 950,12
Not: Sadece yukarıdaki tabloda gösterilen okul ve öğrencilerle yetinmediler, anaokulundan üniversiteye tüm okulları İmam-Hatip Sistemi”ne uyarladılar

Ve diğer uygulamalardan birkaçı:

  • MEB Bakanından bile habersiz hazırlanan 4+4+4 sistemine geçilmesi. 
  • Liseleri “Anadolu Lisesi” yaparak, Anadolu Liselerini sıradanlaştırma.
  • İşgal edercesine en gözde okullara İmam-Hatip tabelaları asılması…  
  • OHAL’e sığınıp KHK ile kendileri gibi düşünmeyen eğitimcileri “öteki” ilan ettiler. Onların kazanılmış tüm haklarını yok sayarak meslekten attılar. Eşleri-çocukları-bakmakla mükellef oldukları ile birlikte açlığa/ölüme mahkûm ettiler. Ve açlık grevlerine kayıtsız kaldılar.
  • Kurumlarda kalan eğitimcilerin de yoğun olarak mesleki güvenlik ve gelecek sorunları yaşamalarına neden oldular. 
  • Öğretim ayrıntılarını (müfredatı), bilimsel temelden uzaklaştırıp, inanç sistemi üzerine oturmaya çalışmaları devam ediyor 
  •  

***

Cumhuriyet gazetesi yazarlarından Mine SÖĞÜT, “Milli ve dini eğitim seferberliği” başlıklı yazısını: “Yeni nesle göz diken bu eğitim sistemi... Bu ülkede adaletsizlikten bile daha tehlikeli.” diye bitirmişti.
Bu alıntıyı, görkemli “Adalet Yürüyüşü” ve sonrasında milyonların taçlandırdığı “9 Temmuz Maltepe Mitingi” sloganları olan Hak-Hukuk-Adalet ile Eğitim Hakkı arasında hangisi daha önceliklidir kıyaslaması yapma taraflısı değilim. Kuşku yok ki hepsi öncelikli ve değerlidir.

Günümüzde pek çok kişinin “Hak-Hukuk-Adalet” konusunda sıkıntılar çekiği, büyük bedeller ödediği gerçeği var. Bu gerçekle yüzleşmek hak, hukuk, adalet istemek, insan olan herkesin vicdani bir görevi ve hakkıdır. Fakat konu eğitim olunca iş değişiyor, çünkü eğitime yapılan yatırımlar bugünden çok geleceğimizle ilgili. Eğer eğitim bu günkü anlayışla devam ederse…

Yani inanç sistemine dayalı bir eğitim düzeninde, her istek ve emre “evet” diyerek boyun eğecek kişilerden oluşmuş bir toplum yaratılırsa… İşte o zaman gelecek nesil için “Hak-Hukuk-Adalet” konusundaki tüm sıkıntılar; “bu olanlar benim kaderimdir” anlayışı ile kabul görecektir.

Çünkü bu düzende yetişen öğrenciler/kişiler; soru sormaz, yorum yapmaz, verilen görevi talimata uygun olarak harfiyen uygular. Tıpkı otomasyona geçmiş fabrika bandındaki emekçi ve “talimatnamesi” duvara asılı bir asker gibidirler. (Peki, siz, çocuk ve torunlarınızın bu anlayışla mı, yoksa soru soran, sorgulayan, yorum yapan, hakkını arayan, gerekirse hayır diyebilen birileri olarak mı yetişmesini istersiniz? Nasıl bir eğitimle yetişirlerse gelecekleri tehlikede veya güvende olur? İşte biz velilerin sorunu bu…) 

Şimdi de herkese iki Sorum var:

  1.   Böyle yetişen bireylerle bilimsel çalışma ve gelişmeler olur mu? 
  2.  Böyle bireylerin olduğu ülkenin yeri, çağdaş dünyanın neresinde?

İşte bu sorulara verilecek cevapların olumsuzluğudur yazımın asıl amacı. Ben hiç kimsenin dini eğitim almasına karşı değilim. Herkes inandığı doğrultuda din eğitimi alabilir, inanır, inanmaz bu her bireyin hakkıdır. Fakat bunun bir devlet politikası olması ve zorunlu kılınmasıdır korkunç olan. Eğer demokratik devletin dini olmaz diyorsak buna karşı durmalıyız.

İktidarın “toplumsal dönüşüm” sağlamak için yıllardır eğitim üzerinde oynadığı oyunlar, kurduğu tuzaklar bu tehlikenin habercisidir. Sn. Mine Söğüt’ün de “adaletsizlikten bile daha tehlikeli” gördüğü durum budur işte. 

Zaten, ana muhalefet ve diğer partiler; “yanlış anlaşılırız, dindarları küstürürüz” korkusu içinde oldukları için, topluma dayatılan İmam-Hatip Sistemi” hakkında “zinhar” konuşmuyor, toplumu aydınlatmıyorlar.  

Peki, STK’lar, Üniversiteler, Meslek Odaları, Veliler neden sinmiş ve sessizler? Neden görmüyor, ya da gördükleri halde bu gidişe duyarsız kalıyorlar?  

Neden geleceğimize bu denli duyarsız kalmışız acaba? 

***

Ne olacak bu memleketin hali?!…


Yazarın diğer yazıları için tıklayınız