“Nerede
bir can ölse
oralı
olur yüreğim.
Olmalı
zaten.
Olmazsa
"İnsan" olmaz yüreğim… “
Ahmed
Arif
***
***
Yine
bomba, yine katliam, bir iken ikiye çıktı Ankara katliamları, gün geçmiyor ki
acılarımıza başka acılar eklenmesin, öfkenin kine dönüşmesi sonucunda oluşmuş
öç alma duygusunun o ilkel acımasızlığı, suçlu suçsuz ayırmadan yok ediyor
suçsuz günahsız insanları, grupları.
Olanları
gördükçe, yaşadıkça, Ahmed Arif’in yukarıdaki dörtlüğünü
anımsayıp, üzülüyor, lanetleyip ve acıları paylaşmak için başsağlığı diliyoruz.
Gerçi bazıları, bir bölüm medyanın karartma ve yalanlarıyla oluşturduğu algı
operasyonların da etkisiyle yaşanan acıları bile, “benim” “onların” diye ikiye
ayırıp, “benim” dedikleri için ağıtlar yakıp, yaslar tutuyor, “onların”
dedikleri için de, ama…, fakat… diye başlayan cümleleri sıralayıp sanki
olabilirliği için bahaneler arıyor. Bu sağlıksız düşünce ve hasta kişilerin
çoğalması ise ürkütüyor tüm insanları.
Peki
üzülüp, lanetleyip ve başsağlığı dilemek yeter mi, acıları dindirmeye,
katliamları durdurmaya?...
Vatandaş olarak
bizler; kaderci
anlayıştan sıyrılıp, acıları yarıştırmadan, olayları sorgulamalı, vicdan sesine
kulak verip, haksızlıkları haykırmalı, acılara neden olan tüm güçleri
lanetlemeli, iktidara görev ve sorumluluklarını hatırlatmalıyız.
İktidar ve devlet
aygıtı içinde yer alanlar ise,
duygularını dile getirip duygu seli yaratmaktan kaçınmalı. Vatandaşları
oluşturan tüm grup ve bireyleri kollayıp, korumak için önlemleri almalı. Her
türlü terör ile acımasızlıklara kaynaklık eden, öfke, kin ve öç alma
duygularını tanımalı, nedenleri ortadan kaldırıp, tekrarını önlemelidir.
Herkese eşit uzaklıkta yasalar çıkarıp, eşitlik, demokrasi, laiklik ilkelerini
uygulamalı, vatandaşın kendini güvende hissedeceği bir barış ve huzur
ortamı/iklimi yaratmalıdır.
***
Mesleğim
gereği okulöncesinden üniversite çağına kadar pek çok çocuk ve gence testler
uyguladım. Uygulama yapan arkadaşlarımla birlikte değerlendirme toplantılarına
katıldım. Amacım size bu çalışmalar ve sonuçlarını anlatmak değil, sadece konu
başlığının “test” olması çağrıştırdı bana o günleri…
Test:
“kişinin, yetenek, bilgi, karakterini
yoklamak/tanımak için yapılan sınama” olarak tanımlanabilir. Bu testlerin
objektif olması için; kültürel farklılıklar, ortam ve uygulayıcıdan kaynaklı
sübjektiflikleri azaltıcı bazı uyumlu kılma
(standardize) çalışmaları yapılır. Ama yine de tam bir objektiflik
sağlamak mümkün olmaz.
Size
anlatmağa çalıştığım test ise uzmanlık ustalık istemeyen, çok basit ve herkesin
kolayca kendisine uygulayacağı daha objektif bir test. Aslında herkesin
bildiği, başını yastığa koyduğunda –sıklıkla- uyguladığı bir test... Bu test
sırasında, vicdan dediğimiz kendi içsesimizle konuşur, tartışırız, kendimizi
bazen aklar, bazen sebep olanlarla birlikte suçlar, bazen de kâbuslar görüp
uykusuz kalırız.
İşte
size bu herkesin bilip uyguladığı testi hatırlatmak istedim. Ruh sağlığımız
için hangi kimlik, hangi konumda olursak olalım, herkesin böylesi bir teste
ihtiyacı vardır.
Herkes
içsesiyle konuşup, hesaplaşmaya başladığı anda, bireysel farklılıklar
dediğimiz, algılama, yorumlama, kabullenme, karşı çıkma gibi düşünsel ve eylemsel
farklılıklar çıkar ortaya. Böylece bu aşamada insan sorunlar karşısında
duruşunu belirler, ya çözüm arar, ya karşı çıkar, ya da kabullenip sessiz
kalır.
Bu
duruşların bütünsel yansımasına toplumsal
vicdan da diyebiliriz. Aslında kör düğüm olmuş pek çok ülke sorunumuz
toplumsal vicdan kaynaklıdır. Çünkü insanlarımızın büyük çoğunluğu sorunlar
karşısında, empati yapamıyor, kaderci
anlayışları gereği kabullenip, sessiz kalmaktadır. Bu tespitin bir suçlama amacı
yoktur ve hiç kimsenin de böyle bir hakkı olmamalıdır. Bu tespit, sorunlarla
yüzleşmek, çözümler bulmak için ve asıl çalışma alanını belirtmek için
yapılmıştır.
On
yıllar gibi kısa zamanda ülkece büyük çok acılar yaşadık, Özel Timler,
Jitemler, Yeşillerle tanıştık fakat hiç biri ile hesaplaşamadık, tesadüfen
meydana gelen ‘Susurluk Kazası’ ile bile yüzleşemedik.
Ayhan
Çarkın, nice acılar yaşatan fakat vicdanının kendisine verdiği azaba
dayanamayanlardan sadece biriydi. Uğur Dündar'ın Arena adlı haber programında
1000 kişinin infazını gerçekleştirdiğini itiraf etti, tek tek yer, zaman ve
isimleri verdi peki sonra ne oldu?!...
Eğer
sorunlarla yüzleşip, çözüm bulmaz ve susup kalırsak, tıpkı dedelerimizin
yaptığı gibi, biz de suçu günahı olmayan çocuklarımıza ve torunlarımıza miras
bırakacağız, haksızlıkları, zalimlikleri ve onun biriktirdiği öfke ve kinleri…
***
Sorumluluk sahibi
etkili ve çağdaş birey
Her
bireyin birlikte yaşadığı topluma karşı bazı görev ve sorumlulukları vardır.
Bunlar sadece; işini yapmak, vergi
vermek ve oy kullanmakla sınırlı
değildir.
Bir
kişi olarak elbette yukarıda sayılan üç görevimizi yapacağız, ama çağdaş insan
dediğimiz günümüz insanın bunlarla sınırlı değildir görev ve sorumlulukları…
Çağdaş
insan; evde, işte, sokakta hayatın her alanında karşısına çıkan durum, olay ve
sorunları, neden ve niçin diye sorgular. Bu sonucun
oluşmasında varsa kendi payını ve diğer paydaşlarını öğrenir, ne yapmalı, nasıl yapmalı diye çözüm
için arayışlarda bulunur.
Birlikte
yaşamanın olmazsa olmaz şartı: Demokrasi, insan hakları ve hukuktan yana, Dini;
sevgi-saygı, Irkı; insan olan insanlar olmak zorundayız.
***
Testimiz çok basit
demiştik, işte -sizin
de arttırabileceğiniz- bazı soruları:
Eğer, yastığa başını koyduğunda içsesinle
barışık olarak rahat uyuyabiliyorsan,
Eğer, karşındakinin gözüne, başını
eğmeden bakabiliyorsan,
Eğer, karşındakine baktığında, kendinde
bir eziklik bir suçluluk duymuyorsan,
Eğer, insanlar seninle şarkı söyleyip,
bazen de seni protesto edebiliyorlarsa,
Eğer,
söze “Eyy!.” yerine, “Seni/sizi
anlıyorum, ne yapabilirim?” diye başlayabiliyorsan,
Eğer, …
Demek
ki sen doğru yoldasın.
Bu
yazı Radikal Blog’da:
http://blog.radikal.com.tr/yasam/test-125646
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder