26 Şubat 2016 Cuma

Test…





“Nerede bir can ölse
oralı olur yüreğim.
Olmalı zaten.
Olmazsa "İnsan" olmaz yüreğim… “
Ahmed Arif

***

Yine bomba, yine katliam, bir iken ikiye çıktı Ankara katliamları, gün geçmiyor ki acılarımıza başka acılar eklenmesin, öfkenin kine dönüşmesi sonucunda oluşmuş öç alma duygusunun o ilkel acımasızlığı, suçlu suçsuz ayırmadan yok ediyor suçsuz günahsız insanları, grupları. 

Olanları gördükçe, yaşadıkça, Ahmed Arif’in yukarıdaki dörtlüğünü anımsayıp, üzülüyor, lanetleyip ve acıları paylaşmak için başsağlığı diliyoruz. Gerçi bazıları, bir bölüm medyanın karartma ve yalanlarıyla oluşturduğu algı operasyonların da etkisiyle yaşanan acıları bile, “benim” “onların” diye ikiye ayırıp, “benim” dedikleri için ağıtlar yakıp, yaslar tutuyor, “onların” dedikleri için de, ama…, fakat… diye başlayan cümleleri sıralayıp sanki olabilirliği için bahaneler arıyor. Bu sağlıksız düşünce ve hasta kişilerin çoğalması ise ürkütüyor tüm insanları.

Peki üzülüp, lanetleyip ve başsağlığı dilemek yeter mi, acıları dindirmeye, katliamları durdurmaya?...

Vatandaş olarak bizler; kaderci anlayıştan sıyrılıp, acıları yarıştırmadan, olayları sorgulamalı, vicdan sesine kulak verip, haksızlıkları haykırmalı, acılara neden olan tüm güçleri lanetlemeli, iktidara görev ve sorumluluklarını hatırlatmalıyız.

İktidar ve devlet aygıtı içinde yer alanlar ise, duygularını dile getirip duygu seli yaratmaktan kaçınmalı. Vatandaşları oluşturan tüm grup ve bireyleri kollayıp, korumak için önlemleri almalı. Her türlü terör ile acımasızlıklara kaynaklık eden, öfke, kin ve öç alma duygularını tanımalı, nedenleri ortadan kaldırıp, tekrarını önlemelidir. Herkese eşit uzaklıkta yasalar çıkarıp, eşitlik, demokrasi, laiklik ilkelerini uygulamalı, vatandaşın kendini güvende hissedeceği bir barış ve huzur ortamı/iklimi yaratmalıdır.

***

Mesleğim gereği okulöncesinden üniversite çağına kadar pek çok çocuk ve gence testler uyguladım. Uygulama yapan arkadaşlarımla birlikte değerlendirme toplantılarına katıldım. Amacım size bu çalışmalar ve sonuçlarını anlatmak değil, sadece konu başlığının “test” olması çağrıştırdı bana o günleri…

Test: “kişinin, yetenek, bilgi, karakterini yoklamak/tanımak için yapılan sınama” olarak tanımlanabilir. Bu testlerin objektif olması için; kültürel farklılıklar, ortam ve uygulayıcıdan kaynaklı sübjektiflikleri azaltıcı bazı uyumlu kılma  (standardize) çalışmaları yapılır. Ama yine de tam bir objektiflik sağlamak mümkün olmaz.

Size anlatmağa çalıştığım test ise uzmanlık ustalık istemeyen, çok basit ve herkesin kolayca kendisine uygulayacağı daha objektif bir test. Aslında herkesin bildiği, başını yastığa koyduğunda –sıklıkla- uyguladığı bir test... Bu test sırasında, vicdan dediğimiz kendi içsesimizle konuşur, tartışırız, kendimizi bazen aklar, bazen sebep olanlarla birlikte suçlar, bazen de kâbuslar görüp uykusuz kalırız.

İşte size bu herkesin bilip uyguladığı testi hatırlatmak istedim. Ruh sağlığımız için hangi kimlik, hangi konumda olursak olalım, herkesin böylesi bir teste ihtiyacı vardır.

Herkes içsesiyle konuşup, hesaplaşmaya başladığı anda, bireysel farklılıklar dediğimiz, algılama, yorumlama, kabullenme, karşı çıkma gibi düşünsel ve eylemsel farklılıklar çıkar ortaya. Böylece bu aşamada insan sorunlar karşısında duruşunu belirler, ya çözüm arar, ya karşı çıkar, ya da kabullenip sessiz kalır.

Bu duruşların bütünsel yansımasına toplumsal vicdan da diyebiliriz. Aslında kör düğüm olmuş pek çok ülke sorunumuz toplumsal vicdan kaynaklıdır. Çünkü insanlarımızın büyük çoğunluğu sorunlar karşısında, empati yapamıyor,  kaderci anlayışları gereği kabullenip, sessiz kalmaktadır. Bu tespitin bir suçlama amacı yoktur ve hiç kimsenin de böyle bir hakkı olmamalıdır. Bu tespit, sorunlarla yüzleşmek, çözümler bulmak için ve asıl çalışma alanını belirtmek için yapılmıştır.

On yıllar gibi kısa zamanda ülkece büyük çok acılar yaşadık, Özel Timler, Jitemler, Yeşillerle tanıştık fakat hiç biri ile hesaplaşamadık, tesadüfen meydana gelen ‘Susurluk Kazası’ ile bile yüzleşemedik.

Ayhan Çarkın, nice acılar yaşatan fakat vicdanının kendisine verdiği azaba dayanamayanlardan sadece biriydi. Uğur Dündar'ın Arena adlı haber programında 1000 kişinin infazını gerçekleştirdiğini itiraf etti, tek tek yer, zaman ve isimleri verdi peki sonra ne oldu?!...

Eğer sorunlarla yüzleşip, çözüm bulmaz ve susup kalırsak, tıpkı dedelerimizin yaptığı gibi, biz de suçu günahı olmayan çocuklarımıza ve torunlarımıza miras bırakacağız, haksızlıkları, zalimlikleri ve onun biriktirdiği öfke ve kinleri…

***

Sorumluluk sahibi etkili ve çağdaş birey

Her bireyin birlikte yaşadığı topluma karşı bazı görev ve sorumlulukları vardır. Bunlar sadece; işini yapmak, vergi vermek ve oy kullanmakla sınırlı değildir.

Bir kişi olarak elbette yukarıda sayılan üç görevimizi yapacağız, ama çağdaş insan dediğimiz günümüz insanın bunlarla sınırlı değildir görev ve sorumlulukları…

Çağdaş insan; evde, işte, sokakta hayatın her alanında karşısına çıkan durum, olay ve sorunları, neden ve niçin diye sorgular. Bu sonucun oluşmasında varsa kendi payını ve diğer paydaşlarını öğrenir, ne yapmalı, nasıl yapmalı diye çözüm için arayışlarda bulunur.

Birlikte yaşamanın olmazsa olmaz şartı: Demokrasi, insan hakları ve hukuktan yana,  Dini; sevgi-saygı, Irkı; insan olan insanlar olmak zorundayız.

***

Testimiz çok basit demiştik, işte -sizin de arttırabileceğiniz- bazı soruları:

Eğer, yastığa başını koyduğunda içsesinle barışık olarak rahat uyuyabiliyorsan,

Eğer, karşındakinin gözüne, başını eğmeden bakabiliyorsan,

Eğer, karşındakine baktığında, kendinde bir eziklik bir suçluluk duymuyorsan,

Eğer, insanlar seninle şarkı söyleyip, bazen de seni protesto edebiliyorlarsa,

Eğer,  söze “Eyy!.”  yerine, “Seni/sizi anlıyorum, ne yapabilirim?” diye başlayabiliyorsan,

Eğer, …

Demek ki sen doğru yoldasın.


Yazarın diğer yazıları için tıklayınız

Bu yazı Radikal Blog’da:
http://blog.radikal.com.tr/yasam/test-125646
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder