12 Mart 2015 Perşembe

Doğa dostu, insan dostu… Kemal SÜREKLİ


O güzel insan da Yaşar Kemal'in peşi sıra...
"GÜZEL İNSANLAR GÜZEL ATLARA BİNİP GİTTİLER"

Mardin-Cevizli (Cevzat) köyünün (5 sınıfı bir arada) İlkokulu öğretmeni iken sınavını kazandığım Atatürk Eğitim Enstitüsü Eğitim Bölümü’nde okumak için görevimden istifa edip İstanbul’a gelmiştim. Bu bölümün sınavına girebilmenin ön koşulu en az 5 yıl ilkokul öğretmenliği yapmaktı. Okulu bitirdiğimizde ise, o büyük amacımız gerçekleşecek ya Öğretmen Okulları Meslek Dersleri Öğretmeni ya da İlköğretim Müfettişi olacaktık…

Ekim 1973 Bakanımız Mustafa Üstündağ, bu tarih ve sonrasında yaşamımızı etkileyen önemli değişiklikler oldu. O güne kadar yatılı öğrenci alan okulumuz artık bizi barındırmayacak ev arayacağız… Sınavı kazanmış olmanın sevincini yaşayıp mesleğimizden ayrılmamızdan yaklaşık bir ay sonra, sınavı kazananlar yedek listesinde olan arkadaşlarımız, öğretmen olarak İstanbul’a atandı ve yeni açılan gece bölümümüzün öğrencisi oldular… Biz ise 5 yıllık mesleğimizi bırakıp öğrenci olmuştuk. Bu da, en az 3 yıl ana-baba parası yemek zorunda kalacağımız anlamına geliyordu…   Okulumuza yakın yerlerde kiralık öğrenci evleri arıyor, bazılarımız barınma ve karın tokluğuna yatılı okullarda etüt ablası/abisi olarak çalışıyoruz. Kimliğimiz değişmiş; müdür-öğretmen-hane reisi iken öğrenci olmuştuk.

Eğitim Enstitüsü Eğitim Bölümlerine “Amcalar Bölümü” de denirdi. En küçüğü 23 yaşında olup peş peşe dizili (bazı iletişim güçlükleri olmasına karşın) sıralarda kızlı-erkekli oturduk dersliklerimizde. Dersliklerimizi Üniversitelerin 400-500 kişilik derslikleri ile karşılaştırınca kendimizi daha şanslı sayardım. Çünkü bu dersliklerde kendimizi daha iyi ifade eder, öğretmen ve arkadaşlarımızı daha iyi tanırdık…

Özet olarak; öğretmen iken öğrenci olmuş, sahip olduğumuz kürsümüzü/masamızı kaybetmiş öğrenci sırasına oturmuş, ders verirken ders verilen olmuş,  anlatırken anlatılanlar olmuş ve öğrenci psikolojisine girmiştik…  Okulu bitirmeye bir yıl kala, tüm ülkede sular ısındı; hak arayışları, grevler, boykotlar, mitingler, işgaller ve sokaklarda öldürülen gençlerimiz/insanlarımız…

İşte bu acılı yıllarda, öğrencilerine değer veren, onları dinleyen, onlara sahip çıkan, ufuk kazandıran, yaşamımıza renk katan, öğretmenliğine hayran olduğumuz pek çok öğretmenimiz oldu. Bunların ilk sırasında da KEMAL SÜREKLİ öğretmenimiz yer tutmaktadır…
Öğrencisi olmaktan onur/gurur duyduğum ve ilkleri yaşadığım KEMAL SÜREKLİ;
  • O,  istese mevcut bilgileriyle 40 değil, 400 dakika da ders anlatırdı. Fakat O, her dersi için özel bir hazırlık yapar konu ile ilgili kaynakları tarar böylece her gün kendisini güncelleyen bir öğretmendi.
  • O, sınıfa girip cebinden küçücük kâğıt parçalarına yazdığı güncel notları önüne koyduğunda hepimiz dikkatle ve hayranlıkla onu dinler, notlar alır sorular sorardık. Bize reçete cevaplar vermez, karşı sorularla, soruyu sorana cevaplatmaya çalışırdı… 
  •  O, alışık olduğumuz sınav sistemini uygulamazdı. Sorusunu sorar, kitap defter açık şekilde sınav yapardı. Çünkü O, öğrencisinde yaratıcılık ve öznellik arardı. 
  •  O, öğrencisini sadece okulda, derste değil, sokakta evinde de ziyaret eder, sosyal ve psikolojik sorunlarına Rehber olurdu… 
  • O, (herkesin esas duruşta dinlediği) 12 Eylül paşaları/albaylarına okulun açılış töreninde demokrasi dersi veriyordu… 
  •  O, çevre tutkunu bir insandı. Her dersin bir bölümünde, plansız kentleşme sonucunda olası çevre felaketlerini anlatır orman ve denizlerde yaşamın son bulmasını insan yaşamının da sonu olarak görürdü... 
  • O’nu ben 3 yıllık öğrenci gözlemlerim ve duygularımla anlattım. Oysa O, 91 yıllık bir çınar;  Akçadağ Öğretmen Okulu, Bolu Öğretmen Okulu, Sivas Öğretmen Okulu, Edime Öğretmen Okulu Müdürü olarak, Atatürk Eğitim Enstitüsü ve Marmara Üniversitesi Eğitim Fakültesinde ülkemize nice eğitimciler kazandırmış bu iyi insan…
İşte O değerli insanı 10 Mart 2015 günü kaybettik. Ama anılarıyla, öğrencileriyle, öğretileriyle yaşayacaktır.  Umarım ve dilerim çocukları da onun “notlarını” kitaplaştırarak paylaşırlar…

Tüm eğitimci, akraba ve dostlarının başı sağ olsun.
Işıklar içinde yatsın...

Emin Toprak- DOSTÇA

          Diğer yazılarım için tıklayınız 

Bu yazı Milliyet Blog'da:

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder