Hedef insanın varmak istediği son noktadır. Sözlükler
hedefi, amaç olarak da tanımlarlar. Bence, amaç tam olarak tanımlamaz son nokta
olan hedefi. Çünkü hedefe adım adım ulaşılır ve her adımın da değişik amaçları
olabilir.
Bunun için de hedef; ana amaçtır demek, daha uygundur diye düşünüyorum.
Her insan hedefine ulaşmak için, çeşitli amaç,
yöntem, araçlar belirler ve onları kullanarak yol alır. Böylece yaşamında istediği değişiklikleri yapabilir.
Her sosyal insanın; seçtiği amaç,
yöntem ve araçlar, onun hangi toplumsal grup içinde yer alacağını da
belirler. Hedefine varmak isteyenin önünde
sadece iki yol vardır (üçüncü bir yol yoktur). Ya birinci yolla yol alınır, ya da
ikincisiyle…
İşte o iki yol ve yolcuları:
Birinci yol ile yola çıkanların amacı; kendisi, halkı ve insanlık için belirlenen hedefe
ulaşmaktır. Bilim insanları, hümanistler ve devrimciler bu yolu seçerler.
Bu insanlar: dinler, öğrenir, düşünür, tartışır, hakkını arar, yorumlar, geliştirir, üretir, paylaşırlar…
Özetle bunlar: mantık ve akılla araştıran, bulan, özgün katkı sunan ve mevcut düzenle yetinmeyip, değişim gelişim isteyenlerdir.
*
İkinci yol ile yola çıkanların amacı; kendisi ve birlikte olduğu grup için
belirlenen hedefe ulaşmaktır. Önce 'ben' diyen benciller, sömürücü ve zalimler
bu yolu seçerler.
Bu insanların büyük çoğunluğu: dinler, öğrenir,
emre uygun çalışır, üretir, verilenlerle yetinirken, gruptaki sömürücü ve zalimler, düzenlerinin sürgit devamını isterler.
Özetle bunlar; öğrendikleri ile yetinen, yorum
yapmayan, katkı sunmayan, sadece istenileni yapan, gelişim ve değişime karşı
duran, mevcut düzenle yetinmekte olanlardır.
Görüldüğü gibi:
Birinci yolun ilke ve kuralları insana ve
insanlığa dairdir. Bu kurallara uyanlar; objektif, bütüncü bir anlayışla değişim ister, ayrımcılık
yapmazlar. Bu yolda olanlar, toplumsal yaşamda olup bitenlere bölgesel ve grupsal değil, evrensel bir bakışla bakarlar.
İkinci yolun ilke ve kuralları; bireye ve gruba
dairdir. Bu kurallara uyanlar; sübjektif, “yerli ve milli” bir anlayışla, ayrıştırır, ötekiler yaratır. Bunun için de bu yolda olanlar; toplumsal yaşamda olup bitenlere evrensel
değil, bölgesel ve grupsal bir bakışla bakarlar.
Yapılan haksızlıklar nedeniyle bu günlerde her iki yoldan gidenlerden de
azımsanmayacak sayıda kişi ve grup; demokrasi, insan hakları, hak, hukuk, adalet
gibi evrensel değerleri sıkça anar ve arar oldu.
Fakat ne yazık ki, bu kişilerin
büyük çoğunluğu, aradıkları evrensel değerlere yerli ve milli bir zırh giydiriyor ve bu değerleri sadece kendileri ve grupları için istiyorlar. Başka ilan etikleri için de canları cehenneme diyorlar.
Sizce evrensel değerlere; coğrafi, inançsal,
kimliksel etiketler eklenir mi?
Ya da, sadece bir gruba özgü kılınan değerler evrensel olabilir mi?
***
Evet, önümüzde iki yol var.
Bize de bu yollardan birini seçmek düşer.
Demek ki, seçme yetisini kaybetmeyen her insan yolunu kendisi seçer.
Kişi hangi yolu seçerse; o yolun istediği kurallara
uyar, orada şekillenen kişilik özelliklerine (karaktere) bürünür, yani o yolun yolcusu olur.
Tüm inanç sistemleri der ki: insanların bu dünyadaki yaşamı ölümle sonlanınca, öbür dünyada; sevap ve günahlarına göre, ya cennete, ya da cehenneme gidecekler.
Demek ki, öbür dünyada da insanların önüne iki ayrı yol çıkacakmış. Ama, cennete mi, cehenneme mi gideceği kararını kişi veremeyecekmiş. Öbür dünyadaki yol seçiminde belirleyici olan, kişinin bu dünyadaki eylemleri ve söylemleri olacakmış...
Ne dersiniz?
Belki bazıları sevinerek: "Eğer böyle ise yukarıdan beri anlata
gelinen birinci yolun yolcuları cennete, ikinci yoldakiler ise cehenneme gidecektir!..." diyebilir.
O halde şimdi zulme varan haksızlık ve sıkıntılar içinde yaşayan, birinci yoldakiler ve ikinci yoldakilerin büyük büyük çoğunluğu "insanca" yaşamak için ölüm sonrasını mı bekleyecekler?
Kesinlikle hayır!...
Bu dünyada cehennemi yaşamak zorunda bırakılan büyük çoğunluğun,"Artık yeter!.." deyip kendilerine: "Kaderin bu, öbür dünyayı bekle" diyen küçücük mutlu azınlığa "dur" deme zamanı çoktan gelmiştir. Sömürmek için uydurulan ve yaşamları cehenneme çeviren, yalan ve algılar teşhir edilmeli.
Dünyada herkesin "insanca" yaşayacağı bir iklim için, herkes el ele, omuz omuza vermeli...
***
Evet, önümüzde iki yol var.
Demek ki, seçme yetisini kaybetmeyen her insan yolunu kendisi seçer.
Demek ki, öbür dünyada da insanların önüne iki ayrı yol çıkacakmış. Ama, cennete mi, cehenneme mi gideceği kararını kişi veremeyecekmiş. Öbür dünyadaki yol seçiminde belirleyici olan, kişinin bu dünyadaki eylemleri ve söylemleri olacakmış...
Ne dersiniz?
Kesinlikle hayır!...
Bu dünyada cehennemi yaşamak zorunda bırakılan büyük çoğunluğun,"Artık yeter!.." deyip kendilerine: "Kaderin bu, öbür dünyayı bekle" diyen küçücük mutlu azınlığa "dur" deme zamanı çoktan gelmiştir. Sömürmek için uydurulan ve yaşamları cehenneme çeviren, yalan ve algılar teşhir edilmeli.
Dünyada herkesin "insanca" yaşayacağı bir iklim için, herkes el ele, omuz omuza vermeli...