Evet, eğitim sistemimiz eğitimde rehberlik anlayışına,
çağdaş dünyaya göre gecikmeli de olsa, kapısını araladı. Fakat henüz gereğince
kabullenip, içselleştiremedi.
Eğitim sistemimizin bu duruma gelmesinde etkili
nedenleri kısaca sıralarsak:
1: Öğretmen,
etkili öğretmenlik (öğrenciyi bireysel farklılıklarıyla tanıyan, grup
dinamiklerini bilen ve iletişim becerisi olan) yerine; “bilgi-sınav-puan-not”
girdabına girmiş, uygulamadan uzak, bilgi ezberletmeye dayalı ve öğretmen
odaklı olmayı seçmiş… Kısaca öğretmenin; dersini önceleyip “en”
kabul etmesi ve öğrenciyi çok yönlü değil de, kendi dersi penceresinden görüp,
değerlendirmesi…
2: Velinin, “bilgi-sınav-puan-not” için oluşan girdap içinde
yer alaması, çocukların “çocuk yaşamını” sınırlaması ve sadece “en dersler” başarısına odaklanması...
3: Eğitim
politikasını belirleyenler; dünyanın küçücük bir köy olduğu
bir çağda; insan ve insanlığı seven hümanist anlayışa sahip özgür, girişimci
bireyler yetiştirmek yerine, sanki takıma fanatikler yetiştirircesine yerli,
milli, dinbaz, bağımlı nesiller
hedeflemesi... Acı gerçekleri ile karşılaşırız.
İşte kurulan bu düzen, güya çocuk ve gençler içinmiş(?)
Bu
nasıl bir düzen ki, ana-baba-öğretmen-sistem bir olmuş, çocuk ve gençlerin
hayallerine, aydınlık geleceklere karşı saf tutmuş.
Bu kadar etkili, yetkili güçler ve “salt
doğruları” karşısında ise; çocuklarımız, öğrencilerimiz, gençlerimiz savunmasız ve
yapayalnız...
(NOT:Yukarıdaki
genellemeleri yaparken sanmayın ki, çocuk ve gençleri anlayan öğretmen,
yönetici ve velileri görmezden gelip onları yok saydım. Hayır, onlar varlar,
hem de çoklar, ancak; sessiz, etkisiz ve yetkisizler.)
Okullarda bu çocuk ve gençlerin; soran,
sorgulayan, düşünen, insan haklarına saygılı, haklarını arayan, beceri ve
yetilerini tanıyıp, geliştiren, özgüvenli, özgür, özgün birer birey
olmaları için hizmet ve duygudaşça destek veren bir birim vardır. Bu birimin
adı da: “Rehberlik ve Psikolojik Danışma Hizmetleri”. Burada psikolojik danışmanlar,
yasal ilkeler ve mesleki etik kuralları gereği olarak görevlerini yapar ve eğitimde
rehberlik anlayışı geliştirmeye
çalışırlar.
***
Ülkemizde bireyi geliştiren çağdaş rehberlik
anlayışına ve bu anlayışı geliştirmek isteyen
psikolojik danışmanlara karşı olan bir iktidar var. Bunun için de (sanki); “Bizim
anlayışta olmayan psikolojik danışmanlar bakın neler neler yapıyor!...” Dercesine
geçen haftalarda ilgili yönetmeliği değiştirdiler.
İşte o değişikliklerden birkaçı:
Eski
Yönetmelikte
|
Yeni
Yönetmelikte
|
MEB
Rehberlik ve Psikolojik Danışma Hizmetleri Yönetmeliği
|
MEB Rehberlik Hizmetleri Yönetmeliği.
|
Eğitim-Öğretim
Kurumlarında Rehberlik ve Psikolojik Danışma Hizmetleri.
---------------------------------- Psikolojik Danışman |
Eğitim
Kurumlarında Rehberlik Hizmetleri
---------------------------------- Rehberlik Öğretmeni |
(NOT: Okul psikolojik danışmanlarına yönetim, büro, ders, nöbet vb. işlerde görev verilmemesinde amaç; onlara rahatlık/konfor sağlamak değildir. Sadece onların disiplin-kontrol sağlayan, not veren kişiler olmadığını göstermek ve böylece görevlerini daha objektif yapmalarını sağlamak için alınmış eğitsel/etik bir önlemdir.) |
Çizelgede gösterilen değişiklikler, basit
görünümlü fakat arka planında karanlık amaç ve tuzaklar bulunmaktadır.
Lütfen dikkat...: “Psikoloji
Danışman” kaldırılmış. “Hizmet alanlarıyla ilişkisiz konularda
görev verilemez” hükmü yok sayılmış… Böylece Psikoloji hedef alınmış, meslek sıradanlaşmış ve etkisiz
kılınmıştır. Ve “Rehberlik öğretmeni” ismi verilerek uzmanlık alanı
gizlenmiş ve uzman olmayanlara alan açılmıştır.
Çünkü bugünkü iktidar; Haklarını bilen özgür
bireyler istemiyor.
Onların amacı; öğrenci yurtlarındaki “manevi rehberlik” birimleri
ve müftülüklere bağlı açılıp imam hatip çıkışlıları çalıştırıldıkları “Aile ve
Dini Rehberlik Büroları” benzeri
uygulama ve anlayışlarını tüm okullara yaygınlaştırmak.
Tıpkı 4+4+4 ve Proje Okullar uygulamasıyla tüm
okullarda İmam Hatip Sistemi kurmaları, Felsefe ve Biyolojiyi bilimsel özden
uzaklaştırdıkları gibi simdi de Psikoloji ve çağdaş eğitim anlayışı olan
rehberlik hedef alınmış.
Biliyorsunuz sözcüleri bir Profesör cehaleti kutsamış ve eğitimli bireyler değil, cahiller
istediklerini açıkça ilan etmişti. Evet o zat için sözcüleri
dedim, çünkü o, o söylevinden kısa bir süre sonra terfi ederek daha üst
makamlara atanmıştı.
Ve o ibret alınacak konuşmadan bir alıntı ile yazımızı bitirelim:
“Bizde
de şimdi okuma oranı arttıkça beni afakanlar basıyor. Ben daha çok cahil ve
okumamış, tahsilsiz kesimin ferasetine güveniyorum bu ülkede…
Ülkeyi ayakta tutacak olanlar okumamış, hatta ilkokul bile okumamış
olanlardır… Okumuşlardan korkuyorum, pratikte en tehlikeli kesim üniversite
mezunlarıdır.”