17 Kasım 2013 Pazar

DERSHANELER BAHANE!...

Gündemimizde önemli bir yer tuttu dershane tartışmaları. Ben de bir eğitimcinin bu konuya kayıtsız kalamayacağı sonucuna vararak yazıyorum.

Nedir dershane? Basit bir şekilde:
“Dershane, 4 (dört) seçenek arasından ‘x’ sürede doğru cevabı bulabilmeyi öğreten bir kurumdur.” (dersek az çok doğru bir tanımlama yapmış sayılırız, bu da şimdilik bize yeter). Bu kurumların ana eğitim yöntemi, belleği güçlendirerek ezberletmek...

Dershanelerin işlevlerini sürdürtmek, reklam yapıp gelişmek için;
1.   Lokomotif olacak başarılı öğrenciler bulması, onlara “ücretsiz okuma” olanağı sağlaması,
2.   İletişim becerileri güçlü, alanını iyi bilen, isteklendirme (motivasyon) yapan, belleği zorlayan öğretmenler bulması,
3.   Hitap ettiği yaş grubuna uygun merkezi bir konum ve donanıma sahip olması,
… gerekir.

İşte bugün yurdumuzda, dershaneler bulmuş oldukları lokomotif öğrenci ve öğretmenler sayesinde muazzam bir rant alnı oluşturdular.

Sınırlı sayıda kapasitesi olan okul-üniversite-bölümlere girebilmek için “insanların en değerli varlıkları olan çocuklarla”, acımasız bir yarış başlattılar.

Ve bu yarışta gizli bir sömürü çarkı kuruldu. Bu sömürü çarkının itici gücü, başarılı olan öğrenciler kullanılarak yapılan reklamlardır. “O kazanmışsa benim çocuğum neden kazanmasın” ”benimkinin nesi eksik” “o çocuk X dershanesine gidiyormuş” “… sınav birincileri ‘X’ dershanesine gitmiş”…

Hedeflediği okul-üniversite-bölümlere giremeyecek çoğunluğu oluşturan öğrencilerden alınan ücretlerle kurumlar tatlı kârlar elde ediyor. Yani amacına ulaşamayacak öğrenciler sayesinde bu saadet zinciri oluşturuluyor. (Saadet zinciri kurma “X” dershanesinin politikası değildir. Bu sistemin uygulamasıyla ortaya çıkan sonuçtur.)

Kısaca formüle bağlayacak olursak, sınavı kazanamayan öğrencilerin parası ile saadet zinciri oluşmaktadır.

Dershane olgusunu, fen bilimlerinde gerekircilik (determinizm) dediğimiz neden-sonuç ilişkileri içinde ele aldığımızda; dağ fare doğurmuş veya eğitim sistemi dershaneleri doğurmuş diyebiliriz.

Şimdi, dershanelerin yaratıcısı olan sistem diyor ki “seni yok edeceğim!”
İşte gündem bu, işte kavga bundan çıkıyor. Sen önce besle büyüt sonra olmadı seni yok edeceğim diyeceksin, onlar da buyur, işte boynum mu diyecek?

Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşarı Yusuf Tekin  “Dershanelerle ilgili çok ayrıntılı çalışmalar yaptık çalışmalar sonucunda dershanelerin eğitim sistemine verdiği hasar rahatsızlık eksiklik tespit edildi. Dershaneler milli eğitimin 12 yıl boyunca verdiği kazanımları bir kenara bırakıyorlar, çocukları test tekniğiyle cevapları verdiği bir kuruma çeviriyorlar. Milli eğitimin uyguladığı politikayı rahatsız eden sıkıntıya sokan bir eğitim kurumu halini aldı.  Öğrenciler dershane ve okul öğretmenlerini kıyaslamaya başlıyorlar.” (15 Kasım 2013 MEB Müsteşarı Yusuf Tekin, 24 TV'de…)

Sayın müsteşarım, “Dershaneler milli eğitimin 12 yıl boyunca verdiği kazanımları bir kenara bırakıyorlar, çocukları test tekniğiyle cevapları verdiği bir kuruma çeviriyorlar.”  Teşekkür ederim, tespitlerinize tümüyle katılıyorum.

Ancak tam da yeri ve zamanı geldi sorumu sormaya. 2003-2004 öğretim yılında İmam Hatip Liselerindeki toplam öğrenci sayısı 97.489 iken  2012-2013 öğretim yılında 475.238’ e çıkarak %469 oranında artmıştır.( http://blog.milliyet.com.tr/anadolu-liseleri-neden-kimsesiz-kaldi--ya-imam-hatipler-/Blog/?BlogNo=427950)

  • Bu kadar hızlı büyüyen okullarımızda soru-cevap ve ezberleme yöntemi dışında hangi eğitsel yöntem uygulanmaktadır?
  • Bu yöntemle yetişip “araştırmayan, incelemeyen, sorgulamayan…” gençlerimiz ve yetişkinlerimizle 10 yıllar sonra ne yapacağız?
  • Ülkemizin şimdi dershaneler nedeniyle karşılaştığı güçlüklerin 10’larca katıyla karşılaşınca ne yapacağız?  

 MEB dershanelere  sorunları çözmek için 3 seçenek sunmuş:
1.   Özel okula dönüş,
2.   2 yıllık Açık Lise ol.
3.   Burslu öğrenci desteği, arsa vb. kolaylıklar sağlama.
Gerçeklerimiz ise:
 “Özel okula dönüş” olursa; dershane şimdi 3000 lira istediği öğrencisinden 20.000 veya 30.000 Lira isteyecek, (Bakanlık burs desteği ile gönderdiği her öğrenci için 3.600 Lira verecekmiş).  Peki şu anda özel okulların birkaçı dışında büyük çoğunluğu kontenjanını dolduramıyorken, dönüşüm geçiren bu dershaneler öğrenciyi nereden bulacak?..

Hatırlarsınız bir reklamda; mağaza görevlisi aradığı takım elbiseyi bulamayan müşterisine, “bari bir gömlek verseydik” dercesine  “2 yıllık Açık Lise ol” önerisi de tıpkı “Özel okula dönüş” önerisi gibi, cinsiyetini değiştir anlamına gelen bir öneridir. Ben cinsiyetimden memnunum dedikten sonra iş bitmiştir. Bu işler demokrasilerde zorla olmaz, olursa da demokrasi olmaz.

Yukarıda yanlışlarına kısmen değindiğimiz dershaneleri savunmuyorum. Bu kurumları kendi arka bahçeleri yapmak isteyen kısmen de başarılı olanları da dillendirmedim, sınav sorularını çalıp dershanelerinde pazarlayanları anlatmadım….(Gazete arşivleri bu bilgilerle dolu). Hakkını yemeyelim, sadece kurallara uyan pek çok dershanemiz de var.
Mevcut yönetim iktidara gelmeden önce de Dershaneler Sorunu vardı. 11 yıldan beri iktidar olmalarına karşın bu sorunlar azalmadı artarak yayıldı. Kapatacağım dedikleri dershanelerin sayıları katlanarak çoğaldı.

Öyle ise, bizim de sorma hakkımız doğdu:
Dershaneler Sorunu için şimdiye kadar ne yaptınız, hangi önlemleri aldınız ki bu denli yaygınlaştırdınız?

Dershanelere duyulan ihtiyacı eğitim sisteminin yöntem ve felsefesi yaratmıştır. O halde bu kurumlara duyulan ihtiyacı, okullara yönlendirme ve sınav sistemini değiştirerek, ülke çapında fırsat eşitliğini sağlayarak, … Böylece veli ve öğrencilerin dershanelere ihtiyaç duymayacağı bir ortam yaratarak veya ekonomik sistem deyimi ile talebin yok edilesini sağlayarak çözebiliriz.  

Şimdi ise, tıpkı kurtla kuzu hikâyesinde olduğu gibi, Dağın tepesindeki kurt, aşağıdaki kuzuya “suyumu bulandırma!” deyişi ile bu sorun, çözülmez kör düğüm olur, merdiven altına iner.

Aslında dershaneler bahane bu bir bilek güreşi!..    

Yazarın diğer yazıları için tıklayınız 

Aynı yazı Milliyet Blog'da:



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder