Alışılmış bir ortamdan, bilinmedik bir ortama geçiş yapan her canlının bazı ürkü ve korkuları vardır. Bunlar, hemen hepimizin yaşadığı, bildiği veya tanığı olduğu durumlardır. Bir canlının doğduğu anda çırpınıp ağlaması gibi.
İnsanların ortak amacı: bugün ve gelecekte ‘güven’ içinde yaşamaktır.
İnsanlar binlerce yıl önce birleşerek ortak amaçları için çokça devlet kurdu, yıkılanın yerine de yenilerini...
Fakat dünyanın güvenlik sorunu hiç bitmedi.
Günümüzde de insanlığın ortak sorunu güvenliktir!
Peki neden?
Çünkü, yönetemediler!
Çünkü, ortaklaşa destekle kurulan bu devletler; ortak sorunlara çözüm olacak eşitlikçi kolektif hizmetler üretemedi. Bunun yerine bir gruba, bir zalime hizmet eder, sadece onların çıkarlarını korur oldular.
Yine, herkese hizmet vermekle görevli olan bürokratlar, halktan yana olmadı, onlar da yetkilerini güçlüden yana kullanıp, bir parti adına boy gösterdi.
Ağlamayı belki bazı fiziki koşullar hazırlar, hızlandırır. Fakat bu ağlamanın ana nedeni; o canlının gelmiş olduğu korunaklı-güvenli ortamı araması ve bu ortamı yeni geldiği yerde bulamamanın vermiş olduğu bir ürkü ve korkudur. O anda yavrunun tek isteği: 'güvenli' bir ortamdır. Yavru bu ağlayış ile de isteğini dile getirmektedir.
O halde her canlıyı yaşama bağlayan ilk ve en temel duygu 'güven' içinde olmaktır. Daha sonra başlar canlının diğer duyguları ile yaşam için arayış ve eylemleri.
Şimdi de 'insan' özeline ya da kendi yaşam gerçeklerimize biraz bakalım. Ağlayarak 'merhaba' dediğimiz ev, sokak, kent, yurt ve dünya acaba bize güvenli bir yaşam için gereken ortamı ya da iklimi sağlıyor mu?
Demek ki herkesin ortak amacı: daha güvenli bir ortamda yaşamaktır. Bu güven içinde olma isteğimiz sadece kendimiz ve o güne özgü değildir. Bu isteğimiz, gelecek yıllarımız ve daha doğmamış nesiller içindir de.
Bu ortak amaca sadece bireysel çabalarımızla ulaşamayız. Bu amaca ancak kolektif bir anlayış ve dayanışma sonucunda varılabilir. İşte devletlerin kuruluşunu gerekli kılan gerekçe de budur.
İnsanların ortak amacı: bugün ve gelecekte ‘güven’ içinde yaşamaktır.
İnsanlar binlerce yıl önce birleşerek ortak amaçları için çokça devlet kurdu, yıkılanın yerine de yenilerini...
Fakat dünyanın güvenlik sorunu hiç bitmedi.
Günümüzde de insanlığın ortak sorunu güvenliktir!
Peki neden?
Çünkü, yönetemediler!
Çünkü, ortaklaşa destekle kurulan bu devletler; ortak sorunlara çözüm olacak eşitlikçi kolektif hizmetler üretemedi. Bunun yerine bir gruba, bir zalime hizmet eder, sadece onların çıkarlarını korur oldular.
Ve böylece güvenlik sorununu çözmekle görevli devletler, birer güvenlik sorunu oldular!..
Bu yüzden insanlığın, ayrım yapmadan herkesi kucaklayan hizmet üreten yönetimlere ihtiyacı vardır. Günümüzü hem de geleceğimizi ancak böylesi istek ve çabalar güvenli kılabilir.
İşte o zaman 'keşke' deyişlerimiz ve güvenlik sorunlarımız azalır, insani ve akılcı çözüm yol-yöntemlerle de istenen sonuçlara daha erken varılır.
* * *
Yarın yurdumuzun tüm yaşam alanlarında önemli bir seçim var!
Bu seçimde hepimiz: "Acaba; mahalle, köy ve kentimiz için kim-kimler daha güvenli bir yaşam hizmeti sunabilir?" arayışıyla 'oy' kullanacağız.
Tabii ki, oy verecek ve seçilmek için yarışmak isteyen vatandaşlar için: eşit-tarafsız-özgür-güvenli bir seçim ortamı sağlanmışsa!
Ancak o zaman 'güven' içinde bir seçim gerçekleşti diyebiliriz.
Güvenli bir iklimi; barışçı, demokratik ve adil olan yönetimler sağlar.
Peki, ülkemizde böyle bir iklim ve bu iklimi sağlayacak 'güç' var mı?
-Hayır ne böyle bir iklimimiz ne de bunu sağlayacak bir yönetimiz var!
Çünkü geçmişin yanlışları bugün de tekrarlandı ve:
Yine, Cumhurbaşkanı ile Bakanlar devlet imkanlarıyla il il dolaşıp bir parti adına destek istedi.
Yine; deprem, sel yangın felaket mağdurlarına açık açık: eğer oy yoksa hizmet olmaz diyebildiler.
Yine, güçlüler ayrıştıran, ötekileştiren, zehirli bir dil kullandılar.
Yine, 'öteki' sayılan kentlere 55 bin hayalet seçmen gönderdiler.
Yine, 'öteki' ilan edilen 'seçilmişler' tutuklu ve makamları işgal altında.
Yine, diyanet, tarikat: okulda, atölyede, yolda, sokakta ele ele vermiş.
Yine, TBMM işlevsiz ve tek kişi buyruğuyla yol alıyor: AYM, Yargıtay, YSK.
Yine, 2017'de 'mühürsüz' pusula ve zarflardaki oyları geçerli sayan,
2019'da da: aynı zarfın içindeki dört oydan sadece birini iptal etmiş YSK ile sadece iktidarın istediklerini yapan, muhalefete hizmet etmeyi unutan: TRT, TÜİK... işbaşında.
Hani devlet halkın hizmetkarıydı?
Niçin devletin tüm kurum ve görevlileri bir partinin emrinde çalışıyor!
Cumhurbaşkanı tarafsızlık yemini etmiştir, peki nasıl olur da bir partinin taraflısı ve başkanı olabiliyor?
Gördüğünüz gibi: güvenlik sağlayacak görevliler birer tarafgir olmuş!
Ve şimdi onlar ülkemiz için birer güvenlik sorunu olmuş durumda!
Tüm bunların yaşandığı bir yerde insanlar güven içinde olabilir mi?
Ama yine de yarın bir seçim var!
Seçim; iyi, güzel, güvenilir olanı aramak bulmaktır.
İşte bu insani duygularla yarın sandık başına gideceğiz.
Dilerim, güvenli, yaşanır ve barışık günler için bir seçim olur...
Teşekkür üstadım her konuda bilgin var yarınki seçim sonucu ne olur selamlar
YanıtlaSil