27 Ocak 2017 Cuma

Niçin “HAYIR” Demeliyiz?

“Halk birleşmeye görsün, hiçbir güç yenemez...”
 (Şili direniş hareketinin simgesi olan şarkıdan…)

Anayasalar toplumun uzlaşı sözleşmeleridir. Bu uzlaşıda toplumu dengede tutan (sacayağı olan) değerler bulunur. Bunlar: 
  • Herkese eşitlik, özgürlük, düşüncelerini ifade etme gibi insan haklarını sağlayan Demokrasi...
  • Her kişinin inancına saygı duyulması, devletin tüm inançlara eşit uzaklıkta durmasını sağlayan Laiklik… 
  • Yasama, yürütme, yargıda; Kuvvetler Ayrılığı ve Hukukun üstünlüğü…
Gibi Cumhuriyet’in değer ve ilkeleridir.  

Yıllardan beri tüm partiler seçim bildirgelerinde, faşist darbe anayasasını değiştirme sözleri verip nutuklar söyledi, göstermelik toplantılar yaptılar… Olmadı beceremediler.

Son birkaç haftadır Millet Meclisi’nde gündem anayasa değişiklikleri oldu. Bu kez hangi ortak paydada anlaştıkları anlaşılmayan, iki(!) parti; vekillerin vicdan sesine engel olmak için gizli oylama kuralını hiçe sayıp, gözcüler eşliğinde açık oylamaya geçtiler. Mecliste yaşananları ve konuşulanları millet görmesin/duymasın diye de meclis TV'yi kapalı tuttular… Böylece uzlaşıdan uzak, demokrasiye tuzak bir düzenleme hazırladılar:

Ne yapmak istediler ve neyi başardılar... Acaba, Demokrasi/Laiklik/Kuvvetler Ayrılığı Hukukun Üstünlüğü özelliklerini mi güçlendirdiler

-Hayır!... Var olan; yarım ya da çeyrek parlamenter demokrasiyi bile insanlarımıza çok gördüler, günlerce uğraşıp, bir partinin başkanı ve bağımsız olmayan biri için Tek Adam Sistemini kurdular. 
 
***

Düşündükçe, okudukça, duydukça ve oynanan bu tiyatroyu (belki de piyes demek daha uygun) izledikçe insan sarsılıyor adeta…

Nasıl olur bir başbakan, bakanlar, yüzlerce  parlamenter kendilerine verilen görev ve hakları hak etmediklerini düşünür ve "yetkilerini tek adama devretme yarışı"na girerler?!..

Nasıl olur da görevlerini gereğince yapmak yerine, bu görevleri “tek adama” bırakmak için küfürleri, kavgaları, yaralayıp, yaralanmayı bile göze alırlar?

Nasıl?!...

Olsa olsa, bu kişilere bulundukları makamlar bahşedilmiş, yani hak etmeden aldıkları veya miras kaldığını düşünebilirsiniz. 

Bu durumun (halin) psikolojide tanısı: özgüven eksikliğidir. Bu duygu; “Ben yapamadım, beceremem, yetersizim, gereksizim … O yapsın. / Ben oynamayacağım O oynasın…” anlayışıdır. Her grupta, her takımda bazı kişilerin, zaman zaman bu duyguyu yaşaması, bu anlayış içinde olması yadırganmaz (aksine) bunun geçici olduğu düşünülerek, hoşgörüyle karşılanır ve o kişilere yardım edilir.

Ama bizim yaşadıklarımız farklı bir durum,  bizim grubun veya takımın hepsini sarmış bu duygu… Günümüzde güvenliği, eğitimi, ekonomisi zor durumda olan ülkemizi, sayıca güçlü fakat özgüvensiz olan bir iktidar OHAL ile  yönetiyor.

Parlamentoyu oluşturan vekilleri parti başkanları belirleyip, bizlere oylatarak seçtiriyor. Doğaldır ki o parlamenterlerin parmakları, seçici olan liderlerin işaretiyle, inip kalkıyor. Onlar ne isterse o oluyor, ne derlerse alkış alıyor...

Acaba erdemi hiçe sayıp, gizli olması gereken oyu, açıkta kullanma yarışı, telaşı  ve korkusu; FETÖCÜ  olmadığını kanıtlama, bir daha seçilmeyi garantileme ve tek adama bağlılık işareti mi?

Vekillerimiz eğer son haftalardaki bu canhıraş uğraşlarını; özgürlükçü ve demokratik bir anayasa için harcayıp, var olan çeyrek demokrasiyi geliştirselerdi o zaman yurdumuz da herkesin barış içinde yaşadığı bir yer haline gelebilirdi. 

Hükümet Sözcüsü Numan Kurtulmuş, "Her türlü tedbirlerimizi alıyoruz, referandumda evet oyundan sonra bu terör örgütlerinin hiçbir sesi çıkmayacak hale gelirler.” Demiş. Eğer yaşasaydı liderleri Erbakan gülerek sorardı: 

Peki, 15 yıldır tüm yetkiler sizin elinizde iken ne yaptınız? …!!!

***

Yapılacak halkoylaması ile Demokrasi, Laiklik, Kuvvetler Ayrılığı ve Hukukun üstünlüğü'nün geleceği oylanıyor.  İşte bu nedenle çok çok çok önemli bir oylama…

Sonuç olarak; hepimizin selamlaştığı arkadaş ve komşularından bazıları AKP, bazıları MHP taraftarı olup evet diyecek değil mi? O halde şimdi hedefimizde onlar var.  Evlerine, işyerlerine konuk olsak çaylarını içip, onlara; daha daha fazla güç isteyen ve doymak bilmeyen bu obur iştahlı anlayışı teşhir edip oynanan piyesin yanlışlarını bıkmadan anlatsak...Ve bu hukuksuzluklara dur demek için de;

Rumca; Όχι, Ermenice; No, Lazca;Va, Çerkezce; Ha’u, Gürcüce; Ara, Kürtçe; Na, Türkçe; HAYIR! Deyip;



Her birimiz sadece bir "evetçi"yi HAYIR demek için ikna edersek bu iş tamamdır…


Yazarın diğer yazıları için tıklayınız

4 yorum:

  1. Herkes bu konuda üzerine düşeni yapmalı. Bu işin geri dönüşü olmayacak. Even sonrasını düşünemiyorum bile.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Değerli arkadaşım, eğitimlerimizi tamamlayıp, mücadele yol haritamızı belirledik gibi.Şubat başı yollardayız. Bir yetmez her aileden bir kişi hedefliyoruz. Ve mümkünse ailenin anası konumundakileri. Zira Biz analar ve kadınlar barışa ve özgürlüğe giden yolu açmak uğruna canımızı veririz. Gazamız mübarek olsun.

      Sil
    2. Nurhan Hanım; Katınız için çok teşekkür ederim. Herkesin hele hele analarımızın canları bize çok lazım. Onlar bizim yaşam kaynaklarımız... Barışı ve özgürlüğü direnerek, çoğalarak kazanacağız. Saygı ile...

      Sil
  2. Doğru. Hayır demek bir siyasi tercih değil; onun ötesinde kişinin kendinin nasıl yönetilmek istediğini ifade etmesi. Yani kendinin kendini ilgilendiren kararları hep tek bir kişi mi belirlesin yoksa demokrasilerde olduğu gibi kendi seçtikleri yoluyla mı? belirlensin.
    Yani tek kişinin toplumun adına her şeye karar vermesine ne diyorsun? Soru tam da bu. Herkes tercihini bu soruya cevap olarak "EVET veya HAYIR" diye kendi verecek.

    YanıtlaSil