Bugün her gün olduğu gibi önce gazeteden okudum haberleri, yorumları,
yazıları. Gazete kâğıdına dokunmak, kokusunu (kimyasal da olsa) solumak bir haz
veriyor nedense.
Bitince gazete okumaları her gün olduğu gibi sessizce soruverdim kendime;
Günün yazısı hangisi?
-Doğan Satmış’ın “Yakılan camiler ve savaşın etiği” başlıklı
yazısı…
İlerde, Diyarbakır’ın sokaklarında gezen torunlarımız,
“Burada 550 yıllık bir camii vardı, hendek savaşlarında yok oldu, 77 milyon da
seyretti” demesin. Bu utanç hepimizin... Sözleri ile
biten bu yazının, tümünü okumak gerek..
Orhan Bursalı’nın, Nobel
Edebiyat Ödülü’nü alan Rus kadın yazar Svetlana Alexievich’in konuşmasından
yaptığı; “Dünyayı nefret değil sevgi ve umut kurtaracak, nefret değil,
özgürlük anlık bir tatil değil zahmetli bir yoldur”, “Yeni bir barbarlık
dönemi içindeyiz, demokrasi emekli olmuş gibi..” alıntı ile beni,
internette konuşmanın tümünü aramaya yönlendirdi. İyi de oldu, o oldukça uzun
konuşmayı buldum okudum ve çok çok kişi okusun isterim. http://siyasihaber1.org/kaybedilmis-bir-savas-uzerine-svetlana-aleksiyevicin-nobel-edebiyat-odulu-konusmasi
Doğan Satmış ve Svetlana
Alexievich’in buluştukları ortak noktayı kendimce şöyle özetledim: Bazı
insanlar verilen emirlerin esiri olarak; düşünmeden, yorum yapmadan,
canavarlaşan duygularıyla; doğaya, tarihe ve canlılara karşı acımasızca
zararlar veriyor, sessiz çoğunluklar ise sessiz…
(Kim bilir bugün, alıntı yapamadığım, okuyamadığım daha ne çok söylevler,
görüşler, okunası yazılar var…)
***
"Suçluyu kazıyın, altından insan
çıkar.”
Her yıl 10 Aralık gününü de içine alan hafta “İnsan Hakları Haftası”
olarak kutlanır. İnsan hakları; ırk, cins, dil, din ayrımı olmaksızın,
suçlu-suçsuz, dinli-dinsiz, güçlü-güçsüz ayrımsız olarak herkesin haklarıdır.
Tayfun Atay 9 Aralık 2015 günlü yazısında: Ünlü hukukçumuz, (rahmetli)
Prof. Faruk Erem’in “Bir Ceza Avukatının Anıları” adlı eserinden aldığı Suçluyu
kazıyın, altından insan çıkar. Sözünden hareketle güzel bir
yazı yazmıştı.
Bu da bana, eşini kaybetmenin büyük acısını yaşayan Rakel Dink’in (kendisi ile
acı paylaşımında bulunmak için toplanan yüzbinlere), “Bir bebekten bir katil
yaratan karanlığı sorgulamadan hiçbir şey yapılmaz kardeşlerim…” diyen
(bence tarihe geçen) o muhteşem konuşmasını anımsattı.
İşte, bir insan hakları savunucusu avukat ile ırkçı bir anlayış sonunda,
eşini kaybetmiş (acısı büyük) bir vatandaş. İkisinin de acıları görerek ve
yaşayarak vardıkları ortak görüşlerini şöyle özetlemek mümkün:
Suç ve suçluyu doğuran etmenleri ortadan
kaldırmadıkça, bu tür suç ve suçlular hep var olacak, yeni canlar yanacak, yeni
acılar yaşanacaktır.
Neden-sonuç ilişkisine bağlı olarak oluşan doğa
olaylarında olduğu gibi, insan davranışları da, gerekirci (determinist) bir
oluşumun sonucuna bağlıdır.
***
İktidar şimdi çözümsüzlüğü çözmek için; sadece tekçi anlayışla, tek yönü
gösteren gözlüklerin takmış ve güvenlikçi anlayışlara sıkı sıkı sarılmış…
Temel yöntemi; ‘kısasa kısas’
Sonuçları: (tarih, coğrafya, kültür, canlı demeden) öç almak, yok
etmek, yıkmak, yakmak, gaz sıkıp, bomba atmak…
Böylece günü kurtarmak...
Ya da, algı geliştirme/değiştirme yöntemlerini kullanarak olanları
unutturmak…
Oysa öç alıp yok etmek, başka öç almaları besler içinde!
Oysa halı altına süpürülmüş dertler/acılar, geleceğe taşınarak yok olmaz!
Oysa onlar, karanlıkta beslenip, acıları yaşatacağı günleri bekleyecek!..
İşte o zaman bu gün yaşadıklarımızı, torunlarımız
yaşamaya devam edecek.
Çok yazık….
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder