Eğitim-öğretim süreci; öğrenci-öğretmen-okul-aile-çevre ve tüm bu faktörleri etkileyen, eğitim politikalarını kapsar. 2004-2005 öğretim yılından başlayarak değiştirilen ders programları ile ne yapılmak istendiği ve neler hedeflendiğini kısaca anlatacak olursak:
Öğrencinin bilgiye ulaşmasının ezberleyerek değil, yapılandırarak, içselleştirerek ulaşması istenmektedir.
Tüm eğitim bilimcilerin ortak görüşü olan bu hedefe ulaşmak, hiç de kolay bir iş değildi. Çünkü eğitim-öğretim sürecinde etkili olan öğrenci-öğretmen-yönetim /denetim-anne-baba ve çevreyi bu amacın gerektirdiği anlayışa ve konuma hazır olması gerekiyor. Bu da kazanılmış alışkanlıklar ve ön yargılarla savaşmak gibi pek çok zorlukla karşı karşıya gelmek demekti. İşte o zorluklardan bazıları:
- Öğrencinin; oturduğu yerden sürekli dinleyen biri olmaktan çıkıp, düşünen, araştıran, tartışan, yorum yapan, hazırlığını kendisi yapan, özgüvenli... birisi olarak özgünlüğünü ortaya çıkarmaya çalışması...
- Öğretmenin; sürecin merkezinde bulunan etkin konumu ve kürsüsünden uzaklaşıp, çok anlatan değil, dinleyen, gözleyen, değişik düşünmeyi özendiren, süreci ve sınıfı yönlendiren birisi olması…
- Okul yönetimi ve denetimin; sürece sadece, yasa-yönetmelik ve buyruklarla bakarak boyut kazandırmayan, eksik arama odaklı anlayışından uzaklaşıp, sürece paydaş olan, artılardan hareketle iyileştirilmesi gereken alanlar için birlikte çözüm arayan, katkı sağlayan, rehberlik ağırlıklı ve işbirliğine dayalı eğitim anlayışına gelmesi…
- Anne-babanın; öğrencilikten kaynaklı görev ve sorumlulukları çocuğuna bırakmadan üstlenmesi, bu ödev ve sorunlarını çözmeye çalışması… Çocuğu için çok anlatan ve çok ödev veren öğretmen-okul arayışında bulunup, onu ulaşımı saatler süren uzaklıklardaki okullara göndermesi gibi anlayış ve tutumlardan uzaklaşmaları… Ayrıca Okul-öğretmen-veli işbirliği içinde çocuğun; çevresine duyarlı, özgüven sahibi, sorunlarına çözüm arayan, özgünlüğünü ortaya çıkarabilen biri olması için fırsat ve ortam arayan bir anlayışa gelmeleri gerekir.
- Çevrenin; teknolojik ve sosyal yönden çocuğa görelik ilkesi uyarınca yeniden donatılması...
- Eğitim politikalarını belirleyenler: Eğitim Bilim anlayışı; ezberleme yerine, yaparak-yaşayarak, yapılandırarak, içselleştirerek öğrenmeyi önerirken, günlük ve politik çıkarlar doğrultusunda popülist anlayışla kararlar vermekte olan makamlar bu ilkelere zarar vermektedirler. Örnek: öğretmenler kılavuz kitaplardaki hazır etkinliklerle hazırcılığa, kılavuz kitabı olanın günlük planı olmaz anlayışı ile plansızlık ve bilimsellik dışına itilmişlerdir. İşte bu nedenlerle, öğretmen bilgiyi yapılandırmadan (içselleştirmeden) eğitim sürecinde rol alır duruma getirilmiştir…
İşte bu sorunlara sebep olan alışkanlıklar, tıpkı bir tiryakinin alışkanlığını terk etmeye çalışırken karşılaştığı zorluklar gibidir. Bu da eğitim sürecinde bulunan herkesi yormaktadır. Ve “Huylu huyunu terk etmeye” yanaşmamaktadır.
Ayrıca eğitim politikalarını belirleyenler öğrencinin bilgiye ezberleyerek değil yapılandırarak ulaşmasını hedeflerken; sanki tekil düşünmüşler bu sürecin en önemli faktörleri olan öğretmenleri göz ardı etmişlerdir.
Kılavuz kitaplar, hazır etkinlikler ve "kılavuz kitabı olanın günlük planı olmaz" anlayışı öğretmenleri istenmeyen, karşı çıkılan ezberciliğe itmektedir. Öğrenciyi özgün kılmaya çalışırken, öğretmeni hazırcılığa alıştırmak, onun özgünlüklerini ortadan kaldırmaktadır. İşte bu nedenlerle öğretmenin bilgiyi yapılandırmadan (içselleştirmeden) eğitim sürecinde rol almakta olduğu görülmektedir.
Yapılandırıcı eğitim anlayışı bir bütünlük içinde ele alınırsa anlamlıdır. Öğrencinin bilgiyi içselleştirmesi yani kendi ürünü haline getirmesini isterken, öğretmene hazır kılavuzlar, reçete durumunda etkinlikler vermek onun özgünlükten ve yaratıcılıktan uzaklaştırıp hazırcılığa alıştırmıyor muyuz?
“Yeni programın ilk uygulanma yıllarında, öğretmene kolaylık sağlayıcı, kaynak olarak düşünülen, Kılavuz Kitapların, artık; süreçteki misyonunu tamamladığı düşünülmeli ve öğretmene, özgün etkinlikler planlayıp uygulayabilmesi için fırsat verilmelidir…” (Mehmet SEVGİ-İstanbul Eğitim Müfettişi)
Eğitim sürecinde eğer kılavuz kitap ve etkinlikleri sadece birer kaynak/araç kabul edilse... Öğretmen-öğrenci birlikteliğinde yapılan çalışmalar da yakın çevredeki öğretmen zümrelerince değerlendirilerek geliştirilse... O zaman yapılandırıcı hale gelebilir.
Oysa şimdi çevre koşulları düşünülmeden, öğrenci-öğretmen özgünlüğü önemsemeden, öğretmeni sadece kılavuz kitapların belirlediği hazır etkinliklerle sınırlayan bir anlayış var. Bu anlayış; "Kılavuz kitabı olanın günlük planı olmaz." diyor. Bu uygulama ve söylemler de bana; askerde okuma yazma bilmeyenler için açılan ve komutlarla yönlendirilen "Ali Okulu Öğretmenliği"ni çağrıştırdı...
Oysa şimdi çevre koşulları düşünülmeden, öğrenci-öğretmen özgünlüğü önemsemeden, öğretmeni sadece kılavuz kitapların belirlediği hazır etkinliklerle sınırlayan bir anlayış var. Bu anlayış; "Kılavuz kitabı olanın günlük planı olmaz." diyor. Bu uygulama ve söylemler de bana; askerde okuma yazma bilmeyenler için açılan ve komutlarla yönlendirilen "Ali Okulu Öğretmenliği"ni çağrıştırdı...
Yazarın diğer yazıları için tıklayınız
http://www.mufettisler.net/yazarlar/41-adnan-uckun/344-yapilandirici-egtm-anlayisi-ve-egtm-surecmz-emin-toprak.html (Bu bağlantı iptal edildiği için ulaşılmıyor.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder